3 Ekim 2007 Çarşamba

Şikayetten Ne Öğrenebilirim?

Dünkü yazıyı uzun zamandan sonra tekrar okuyunca, içimden şikâyetle ilgili birkaç söz yazmak geldi. Şikayetten şikayet etmek değil niyetim, tam tersi bu şikayet halini nasıl bilgece kullanabiliriz sorusuna cevap arıyorum.

Şikayet neyi gösteriyor?

Bir şeyden şikâyet ediyorsak, o anda henüz o konuyla ilgili bir şey yapmıyoruz demektir, değil mi? Ne kabul etmişiz, ne de o hali değiştirmek için bir şey yapmışız. Tıkanıp kalmışız. O zaman şikâyet yaşamımızdaki tıkanıklıkları tespit etmek için bir uyarı olarak düşünülebilir.

Şikâyette bazen suçlama da oluyor. Başkasını, kendimizi, yaşamı. Tüm yaşamıma baktığımda suçlama yaparak, rahat ettiğim bir sonuç aldığım tek bir olay dahi hatırlamıyorum. Suçlama pek işe yaramıyor yani. Ama suçlama yol gösterici olabilir, dikkatli bakarsak, dikenin nereye battığını gösterebilir. Kendimizi, içimizde olan biteni, neye özlem duyduğumuzu daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir. Ancak uzun uzun suçlama içeren düşüncelerle zaman geçirdiğimizde, enerjimizi, ömrümüzü boşa harcamış gibi oluyoruz.

Zihnimize bakalım, bir şeyden şikayet etmeye başladığımızda ne kadar süre aynı konuya ilişkin şikayet düşünceleri birbirini kovalıyor? 5 dakika, 15 dakika, 20 dakika? Aynı konuda aylarca şikayet ettiğimiz oluyor mu? Bu yoğun yaşamda hiçbir yere ilerlemeden, dikiş makinesinin takılıp aynı yere onlarca defa iğnesini batırması gibi olduğumuz yere delik açarak geçireceğimiz çok mu zamanımız var? Bir ömrün ne kadarı şikayetle geçiyor acaba?

Ancak şikayet etmemeliyiz demek istemiyorum katiyen. Şikayet aslında dediğim gibi nerede tıkandığımızı gösteren çok iyi bir arkadaş, bir uyarı. İçimizle bağlantıyı gösteren bir enerji. Mesele konuya derinlemesine bakmadan, tekrar tekrar aynı şeyleri düşünüp, söylenerek uzun süreler geçirmek. Zaman ve enerji kaybı.

Bunları yazarken, aklıma yakınlarda okuduğum vipassana hocası Jotika’nın kitabındaki bir paragraf geldi. Bunu paylaşayım: “Yapılacak en doğru şey, sürece daha yakından bakmaktır, iyice, detaylı bir şekilde anlamaktır. Yaşamınızda neye ilişkin olursa olsun sıkıntı, acı, rahatsızlık çektiğiniz herhangi bir konuda, eğer bundan kaçmak ya da bunu aşmak istiyorsanız, en iyi kaçış yolu ona daha çok dikkatinizi vermek, onu iyiden iyiye çalışmak, her detayını tamamen anlamaktır. Tam olarak anlamak bir şeyi aşmak için tek yoldur.” (A Map of the Journey)

Benim için okuduğum, dinlediğim, gördüğüm bilgileri hayata geçirmek çok önemli. O nedenle hep somut, uygulanabilir, açık adımlar arıyorum yaşamda. Bu konuda da biraz çalıştım. Üzerimde denedim. Sizinle de paylaşayım istedim. Sizler de deneyimlerinizi paylaşırsanız, birbirimizin akışına destek vermiş oluruz.

1. Şu anda yaşamımda hangi konulardan şikayet ediyorum?
(Nerede tıkandık bir görelim.)
2. Her bir konudan ne kadar süredir şikayet ettiğimizi yazalım.
3. Yine tek tek konulara bakalım, her gün bu konuda şikayet ediyor muyuz?
4. Şikayete konu olan durum ne kadar sıklıkla oluyor?
5. Aklına başka yararlı soru gelen var mı? Buraya ekleyelim.
(Daha yakından tanıyacağız ya, bu soruları o nedenle soruyoruz.)

Sonra kendimize sorabiliriz: “Şikayet etme durumunu bilgece kullanmak ve aşmak için ne yapabilirim?”

Benim aklıma gelen birkaç cevap şu, siz de aklınıza gelen somut öneri, yöntem, yaklaşımları paylaşabilirsiniz:

1. Birisiyle konuşma sırasında kendimi şikayet ederken duyduğumda, konuşmamı kesebilirim. Yani şikayeti sürdürmeyebilirim. (Burada niyet bastırmak değil, boyutunda tutmak, ilgili kişisinde tutmak. Bu yol tek başına yararlı olmayabilir ama iyi bir başlangıç olabilir)

2. Sürekli aynı düşünceleri tekrarlayıp duruyorsam zihnimde, kendime bir randevu veririm bu konuya bakmak için (Mesela 12 Ekim 21:00 evde gibi, ajandama da yazarım, yazmazsam “boşluklar doluyor”, somutlaşmamış randevu çıkmaz ayın çarşambasına kalıyor). Diğer zamanlarda aklıma bu düşünceler gelirse, “Randevuda konuşuruz, şimdi meşgulüm” derim. Randevuda aşağıdakilerden yararlanarak ya da aklıma gelen başka bir yaklaşımla konuya derinlemesine bakarım.

3. Şikayet ettiğim konuda aslında ne istiyorum, neye ihtiyacım var, onu anlamaya çalışırım.

4. Şikayet ettiğim konuda sıkı sıkıya bağımlı olduğum, bırakamadığım ama yararlı olmayan (beni ve başkalarını mutluluğa götürmeyen) neler var bakarım. Beliren bir şeyler varsa, bunları bırakmaya niyet edebilirim. Ve bırakmayı kolaylaştırmak için küçük adımlar bulmaya çalışırım.

5. Şikayet ettiğim konunun olumlu tarafları nedir, şükredeceğim neler var bu resimde, ona bakarım. (Zira bazen olumsuza odaklandığımız için bütün resmi gözden kaçırabiliyoruz. Olumluyu görmek, olumsuza göz yummak anlamına gelmiyor. Resmin bütününü görmek olanı olduğu gibi görmemize yardımcı olabilir)

6. Şiddetsiz İletişim anlayışını bilenler, şikayet konusunu 4 adımda yazabilirler. Tam olarak ne oldu, gözlemim ne, duygum ne, neye ihtiyacım var ve bu ihtiyacımı karşılamak için nasıl bir istekte bulunabilirim- kendimden, başkasından?

7. Şiddetsiz İletişimde çakallarını konuşturmayı önerirler. Yani şikayet ettiğimiz konuyla ilgili tüm düşüncelerimizi alt alta yazarız. Sonra bunlara baktığımızda tekrarlanan ihtiyaçlarımızı daha rahat görmemiz mümkün olabilir.

8. Elbette konudan konuya değişebilir, ancak başka birine anlatmadan önce kendim konuyu iyice çalışırım. Tüm elimden geleni, yukarıdakileri denedikten sonra, bir kör noktaya gelmişsem, artık kendi başıma bir şey yapamıyorsam, o zaman bir başkasına danışabilirim. Böylece hem o kişiyi gerçekte benim yapmam gereken işlerle oyalamamış, enerjisini almamış olurum, hem de konuya hakim olduğum için gelebilecek doğru olmayan tavsiyelere karşı da korunmuş olurum. Kendi gücümü, sınırlarımı tanımış olurum.

Şikayet ettiğimiz konuları, zihnimizin tutumunu, bırakamadıklarımızı, ihtiyaçlarımızı, olanı olduğu gibi açıklıkla görmemiz ve keyifle akmamız dileğiyle…

3 yorum:

  1. Hale'ciğim,

    Yazını okurken "şu şikayetlerimin bir listesini yapayım bari" diye çalışmaya başladım. Liste yaptıktan sonra bunların bir kısmının uzun zamandır kafamda olduklarını ve enerjimi tükettiklerini farkettim.

    Aslında ne istiyorum? sorusuna gelince bir de baktım ki şikayetleri azaltmak için yapabileceğim bir sürü şey var. Şikayetin olumlu yanlarını (uzun zamandır aklımda olduklarından) görmemişim veya zaman içinde unutmuşum.

    Yine bir kapı açtın, ellerine sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Merhaba. Blog'unuzu ablam vasitasiyla okumaya basladim. Bu sene Likya yolunun Fethiye'den Patara'ya kadarki kismini esim ile 16 - 23 Haziran arasinda yuruduk ve cok memnun kaldik. Ne muhtesem bir yuruyus. Insan yururken doga ile ic,ice olabiliyor ve ince detaylarin farkina varabiliyor.

    Sikayet hakkinda yazdiklarinizi cok ilginc buldum. Gundelik yasamimizda hepimizin karsilastigi bu tip olumsuz olaylara nasil bu kadar farkli bir sekilde bakabildiginizi merak ettim dogrusu. Cok mantikli ve kolayca uygulayabilecegimiz ogutler vermissiniz. Tesekkurler. Ayrica kendinizi fevkalade bir sekilde ifade edebiliyorsunuz Turkce'nize hayran kaldim dogrusu. Bu bir sanat, bir kabiliyet sizi tebrik ediyorum.

    YanıtlaSil
  3. Bilmem bunca zaman sonra hala okuyor musunuz bu blogu ve tekrar bu sayfaya bakar mısınız ama pek geç de olsa birkaç satır yazayım istedim.

    Sevgili Tunustan "yazan" "okuyucu",
    mesajınızı ilk okuduğumda da, şimdi de çok sevindim yazdığınıza. Likya yolunda yürümüş biriyle karşılaşmak çok güzel. Bu Nisan ve Mayıs'ta tekrar yürüyecek gibi görünüyorum, seviniyorum.

    Şikayetle ilgili yazdıklarınızı da aklımda tutmuştum. Özellikle şu sıralar (şubat sonu) blogda yine bu anlayışta, yani her "olan"daki rehberliği görme üzerine yazıyorum.

    Olumsuz diye nitelediğimiz olaylara farklı yaklaşmayı yaşam öğretiyor. Olumlu, olumsuz ayrımı kalkıp, "olan" kalınca geriye; egoyla, nefsle savaşma, mücadele, yenme, öldürme yerini öğrenme, büyüme, gelişme ve keşfe bırakıyor... Eğer yazıları okumaya devam ediyorsanız, katkılarınızı, yorumlarınızı, deneyimlerinizi okumayı çok isterim...

    Sevgili Meltem

    Şikayet listenle aran nasıl acaba şimdilerde? Deneyimlerini paylaşıp bizim de yaşamlarımıza ışık tutsan keşke...

    Sevgiyle

    YanıtlaSil