31 Ekim 2007 Çarşamba

4- Sadeleşme Oyunları

15.12.2005

Sadeleşme yolunda kendi yaşamımdaki adımlardan birkaçı:
Uzun vipassana kurslarında (bilmeyenler için tümü sessizlik içinde geçen yoğun farkındalık inzivalarında) bazen içimde bir kayaya rastlardım. Kimi zaman canım yürümek (inzivadaki bir çalışma) istemez, kimi zaman yavaş hareket etmek istemezdim. Hocalar kayadan kaçmak yerine, ona yakından bakmamı, gözlemlememi, hiç olmazsa öylece yanında durmamı tavsiye ederlerdi. Ne zor geliyorsa, orada öğrenilecek bir şey var, derlerdi. Bir hoca, “Sen bilirsin, bugün bakmazsan, yarın bir gün mutlaka bakacaksın. O zamana kadar da bu yükü taşıyacaksın.” gibi bir söz söylemişti.

Eşyalardan ayrılmak zor geliyorsa, içimizde ne olup bittiğine yakından bakalım. Değiştirmeye çalışarak, kendimizi yargılayıp, hırpalayarak değil (bunu hiç bir işe yaramadığı halde ne çok yapıyoruz, değil mi?). Yalnızca içimizdeki duyguları, inançları, bedenimizdeki hisleri gözleyelim, itmeyip, tutunmadan gözlediğimizde her şey gibi bu hislerinden de gelip geçtiğini görebiliriz. Sonra kendimize soralım, “Şimdi bunun için şu anda ne yapabilirim?” Küçücük bir eylem, hiç olmazsa bu sefer eski kalıbımızdan farklı bir alana taşır bizi.

Eşya ayıklamaya ilişkin birkaç pratik öneri:
· Mikadonun çöpleri oyunu: Daha önce bir kere daha sözünü etmiştim. Bazen yığınlar önünde yılgınlık gelir üzerime, hepsi nasıl bitecek diye. O zaman bir oyun oynarım: Çocukken mikadonun çöpleri destemiz yoktu, ancak deste halinde kibrit çöplerini tutup, bırakırdık ve diğerlerini oynatmadan bir kibriti yığından almaya çalışırdık. İşte eşya yığınları önünde de en kolaylarından başlarım. Sonra bir küçük ara verir, kalanlar içinde yine en kolaylarını seçerim. Böyle böyle fark etmeden yığın erir ve geriye kalanlar, yığın stresi olmadığı ve çalışmanın verdiği momentumla/hızla daha kolay yapılır olur.


· Karar vermeden bir adım ilerlemem oyunu: Bazen de, özellikle kâğıtları ayıklıyorsam, üstten başlarım ve her bir kâğıt hakkında ne yapacağıma karar vermeden diğerine geçmem. Bu özellikle karar mekanizmamızı tanımak ve geliştirmek için harika bir egzersiz. Bu dönemdeki ayıklamalarda daha çok bu yöntemi kullandım, kimi zaman çok zorlandım ancak her bir karar sanki bir tıkanıklığı açtı.

· 4 kutu: Eşya ayıklarken, sıklıkla önerilen bir yöntemdir ve benim için çok işe yarar: 4 kutu hazırlanır (ben 4 öbek yapıyorum)- 1. çöpler, 2. verilecekler, 3. yerine konacaklar, 4. ev bulunacak evsizler. Belli bir süre kutular doldurulur mesela yarım saat, sonra hemen kutudakiler uygun yerlere konur. Çöpler hemen atılır, çünkü aksi halde zihin yeni hikâyelerle fikrini değiştirme çabasına girebilir :) Gözden ırak, gönülden de ırak oluyor :) Evsizlere hemen ev bulunur. Bu öyle bir ev olmalı ki, lazım olduklarında ulaşımı kolay olsun, kimileri için manzarası iyi olsun, kolay görünebilsin :) Emlakçılık pek kolay değil, iyi düşünüp karar vermeli.

· Kurtarılmış bölge oyunu: Bir yerdeki tüm hizmetini bitirmiş eşyaları yeni yolculuklarına uğurladıktan ve yalnızca bize enerji ve mutluluk veren, bir şekilde yaşam kalitemizi artıran eşyalar kaldıktan sonra artık burayı bu şekilde tutmak.

· İmece usulü: Bazen yanımızda bir arkadaşla, arka fonda bir müzikle güle oynaya, konuşa dertleşe ayıklama harekâtı daha kolay oluyor...

· Zihinde iş yapmaya bayılanlara: Bu yöntemi de çok seviyorum. Mesela son mutfak çıkartmasında, önceden masa başı plan yaptım. Yani mutfak dolaplarının hepsini açtım, tabureyle mutfağın ortasına oturdum. Kendime sordum: “Bunu kullanıyor muyum? Bu niye burada duruyor? Bunların hepsine ihtiyacım var mı? Bunun mutfakta durması gerekiyor mu? Bunu neden istediğim kadar kullanamıyorum?” Kafamda kararlarımı verdim ve sonra hemen uygulamaya geçtim. Hem kolay oldu, hem az yoruldum.

Yaşamda her yaptığımızı dolu dolu fark etmemiz, her fark edişimizle de kendi gerçeğimize yaklaşmamız dileğiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder