19 Nisan 2010 Pazartesi

Yola Işık Tutan Sözler: Önemli Olan...



Bazen güzel sözler geliyor internetten… Bir tanesini bloga yazmaya başladığımda paylaşırım diye saklamışım…

“Önemli olan eylemlerimizin büyüklüğü değil,
içinde ne kadar sevgi olduğudur.”

Mother Theresa

Arkadaşım İpek Cihan Bilgin kendi yahoo grubunda paylaşmış… Teşekkürler, yolumuza biraz daha ışık geldi...

Kulağa küpe yapılacak, hatırlanacaklar kutusuna konulacak, ara ara kendi kendine söylenecek, sabahları okunacak sözlerden, değil mi?


15 Nisan 2010 Perşembe

Ucu Ucuna Yaşamak...

12 Mart 2010, İstanbul...


Aranızda mutlaka sigara içenler vardır… Ben alışamadım… Ancak yaşamımda pek nadir de olsa içmişliğim var… Birkaç kere tiryakilerin “tek kibritle içmek” dedikleri zincirleme şekilde de sigara içmişimdir… Kibritle ilk sigarayı yakıyorsunuz, sonra sigaranın sonu geldiğinde söndürmeden diğerini yakıyorsunuz, ardı ardına sigaralar geliyor…

Son dönemde yaşamıma baktığımda gözümde bu resim canlanıyor… Yaşamı tek kibritle yaşıyorum sanki, bir olaydan diğerine ucu ucuna geçiyorum sanki… Bu resim gözümde sık sık canlanınca, bu resmi gördüğümde ne hissettiğime bakayım dedim…

Geri planda çok inceden bir yas duygusu hissediyorum… Her ne olursa olsun (neşeli, acılı ya da nötr), her yaşanandan sonra
sindirme,
ortalığı toplama,
bu olaydan/ görüşmeden kaynaklanan işleri tamamlama
(belki bir bilgi gönderilecek, bir telefon edilecek, bir kitap alınacak),
yaşanandan öğrenme,
yaşamı, yaşananı kutlama,
ilhamın ortaya çıkabilmesi için boşluk bırakma
gibi ihtiyaçlarım olduğunu fark ediyorum…

Hafif de bir endişe var, yaşananlar idrakimi artıracak ortam bulabiliyor mu?

Yoksa bir olaydan diğerine gelişmeden, arınmadan, bilincim artmadan, yüreğim genişlemeden geçiveriyor muyum?

Cepten mi yiyorum, yoksa süreç içinde olaylarla yoğrularak genişliyor muyum?

An’lar çok değerli, yaşam an an akıp gidiyor… Yaşamla karşılıklı birbirimizi iyi değerlendiriyor muyuz acaba?

Düşüncem o ki, bu soruları soran cevabını da kısmen biliyor, yas duygusu biraz ondan… Kısmen diyorum, zira bazen süreç içinde değişimi hissetmek mümkün olmuyor… Bunu da hesaba katmak gerek…

Çok uzun yıllar önce Buda’nın bir ifadesini ya okumuştum, ya dinlemiştim. Buda günlük değişim için çok hoş bir benzetme kullanmış. Aklımda kaldığınca şöyle diyor: Günlük değişimi hissetmek zordur. Siz yine de gayret göstermeye, çalışmaya devam edin. Sanki hiçbir şey değişmiyor gibi gelebilir. Marangozun çekicine her gün bakarsanız, hiçbir değişim görmezsiniz. Ancak bir süre sonra marangoz her gün çekici tuta tuta, her gün küçücük bir parça yontulur çekicin sapından. Ve bir gün bakarsınız ki, marangozun parmaklarının şeklini almış çekicin sapı…

Eski evlerin basamaklarını gördüğümde de bu durumu hatırlarım. Basamağın bir bölümü hafiften oyulmuştur her gün insanlar aynı yere basa basa…

Elbette bir değişim oluyor yaşamlarımızda, umarım bu değişim yüreğin genişlemesine, idrakin, bilgeliğin artmasına doğrudur… Yaşama katkıda bulunma isteği tek yönlü bir istekmiş… Gittikçe daha net görüyorum… Sarkaç elbette bir gün ortada duracak…

Bu yazılar sarkacın ortada durduğu anlar… Nasıl özlemişim…

Sevgiyle…