2 Eylül 2008 Salı

Yaşamdan Öğrenme Yolları- 1

“Yetti artık hep acı çekerek mi öğreneceğim? Ders, ders nereye kadar? Yaşamın tokatlarını daha ne kadar yiyeceğim? Tam rahata erdim diyorum, köşe başından bir sürpriz çıkıyor!”

Tanıdık mı bu sözler?

İdraki, farkındalığı, görüşü artırmak için ille de acılı bir yoldan yürümek gerekmiyor, ille kafamıza vurula vurula öğrenmemiz gerekmiyor, ancak yürümek gerekiyor. Şu andaki anlayışıma ve deneyimlerime göre, öğrenmenin çeşitleri var. Neler bunlar?

Sessiz sakin öğrenme yöntemlerinden biri, bizzat deneyimleyerek değil de, başkalarını, yaşamı gözlemleyerek, izleyerek öğrenmek. Arkadaşlarımızın, akrabalarımızın başına gelen olaylardan, tanık olduğumuz olaylardan, televizyonda, filmlerde izlediklerimizden, okuduklarımızdan öğrenmek. Tabii yalnızca bir zihin faaliyeti olarak değil, yaşamımıza da geçirerek. Birisinin arkasından konuşmanın, laf taşımanın olumsuz sonuçlar doğurduğu bir olaya tanık olduğunuzu varsayalım, buradan ders alıp, orada bulunmayan kişi hakkında konuşmamaya alıştırabiliriz kendimizi. Bu dersi aldığımızda yaşam kafamıza vurarak öğretmek zorunda kalmaz. Dersini önceden çalışmış öğrencinin rahatlığında oluruz.

Geçmişten öğrenmek de nispeten daha az acılı öğrenme yöntemlerinden biri. Başımıza gelen olaylardan genellikle ders alamadan yaşamın içinde akıyoruz ve bu nedenle çoğu tekrarlayıp duruyor. Farklı insanlar, farklı yerler, aynı tema! Biraz sıkıcı. Üstelik de her defasında dozu artıyor. Ne yapabiliriz? Okudunuzsa hatırlayacaksınız (8 Şubat 2008- 31 Günlük İnziva-3), kendi kendime yaptığım bir inzivada hayatımdaki hatırlayabildiğim tüm olayları bir excel tablosuna işlemiştim ve tek tek olaylara bakıp, enerjisi kalanlara “ne öğrenebilirim?” diye sormuştum. Çok güçlü bir uygulama olmuştu. Tekrarlanan kalıpları görmüş, olaylar arasındaki bağlantıları fark etmiştim.
Daha dar kapsamlı bir uygulama da olabilir:
Bağışlayamadığım hangi olaylar, kişiler var?
Kimlere hala kırgınım, kızgınım?
Üzüntü deyince, aklıma hangi olaylar geliyor?
Kendimi bağışlayamadığım hangi olaylar var?
Kendimi bağışlayamadığım hangi (kendime göre) başarısızlıklarım var?” sorularından birini ya da birkaçını ya da hepsini sorup, bir liste çıkarılabilir. Tek tek olaylara bakılabilir.
Olayı hatırladığımızda ne hissettiğimize bakabiliriz, bu duyguyu sonuna kadar, dolu dolu yaşamaya izin verebiliriz (Mart- Nisan 2008'deki duygularla oturmaya ilişkin yazılar da yardımcı olabilir burada) ve sonra sorabiliriz:
- Buradan ne öğrenmem uygun?
- Bu olayda görebileceğim yeni ne var?
- Bu duruma bambaşka bir açıdan nasıl bakarım? (Bilgeliğine güvendiğimiz bir kişiyi aklımıza getirebiliriz, 'Bu kişi bu olaya baksa, nasıl görürdü?' diye sorabiliriz)
- Bir daha bu olay olsa, neyi farklı yapardım?
- Bir daha böyle bir durumun içine düşmemek için hangi bilgece değişiklikleri yapmam uygun yaşamımda?
- Neye ihtiyacım varmış da karşılanmamış? Şimdi bu ihtiyacım karşılanıyor mu? Karşılanması için hangi adımları atabilirim?

Ders almak bana göre bir şeyi olduğu gibi görmeye daha yaklaşmak anlamına geliyor. Daha geniş bir açıdan, daha detaylı, daha gerçeğe yakın görebilmek. Böyle olduğunda bağışlama mümkün olabiliyor, hatta deneyimlerime göre bağışlamaya gerek kalmıyor.

Bir olayda dersi alıp, hayata geçirdiğimizde o türde olayların yaşamımızda görülmemeye başladığını gözlemliyorum. Ya da belki de oluyorlar ama bizim hassas radarımıza takılmaz oluyorlar, yanlarından geçip gidiyoruz.

Özellikle en yakınlarımızla olan tartışmalarda eski dosyaları –dosya ne kelime, klasörleri- açıp açıp duruyoruz. Bir türlü bir mesele bitmiyor, geçmişin hayaletleri ile dolu evlerimiz, işyerlerimiz, enerji alanlarımız. Bu klasörleri imha etmenin bir yolu, “ne görülmesi gerekiyorsa” onu görmek. Bu hayaletler sinir tipler olduğu için bizi izlemiyor, biz mazoşist olduğumuz için bu klasörleri nereye gitsek yanımızda taşımıyoruz; bu temalarda daha görülecek bir şeyler kalmış demek.

Yetti artık ben bir şey görmek istemiyorum denebilir. Ancak nereye kadar? Kendi yaşamımda gördüğüm o ki, bir şeye bakmakta ne kadar direnirsem, o kadar zaman, enerji kaybediyorum. Bambaşka deneyimler yaşayabilecekken, o takıldığım temalardan ileri adım atamıyorum. Ne gerek var? Yaşamda serbestçe akabilmenin, özgürlüğün tadı bambaşka...

Devamı yarın :)


2 yorum:

  1. Bugunku yazdiklarin ne kadar yardimci oldu bana! Super yazmissin. Tam kivaminda yani. Tesekkur ederim.

    YanıtlaSil
  2. Çok sevindim... Bazen nasıl denk düşüyor karşılaştıklarımız, değil mi? Ben de yazdığın için teşekkür ederim. Sevgiler

    YanıtlaSil