23 Eylül 2008 Salı

Gardrop Mahkumu...

Birkaç sene önce Ankara’ya gittiğimde üniversite yıllarından arkadaşım Balagül ile buluşmuştuk. Oradan buradan konuşurken, halimize ilişkin gözümüzün önünde bir resim canlanmıştı. Not almışım, sizinle de paylaşayım.

Büyükçe bir gardrop (bilinçaltımız) düşünün. İçi tıka basa dolu. Öyle dolu ki, kapaklar açılmasın diye can hıraç tutuyoruz, itiyoruz. Müthiş enerji, çaba ve enerji harcıyoruz içeridekilerin taşmaması için. Kapakların önünden de ayrılamıyoruz haliyle.

Keşke dökülseler de, ayıklayıp atacaklarımızı atsak. İhtiyaç olmayanları yeni yerlerine göndersek. Gardrobun bekçisi ya da belki mahkumu olmaktan kurtulsak.

Demiştik o zaman…

Gerçeklerle karşılaşmak cesaret istiyor. Sağlam durmak. Sıkı durmak istiyor. Kendini kandırmamak, ertelememek, olanla olduğu haliyle yüzleşmek, olanı olduğu gibi görmek, olana teslimiyet ve her şeyi kapsayacak bir yürek istiyor. Bu satırlara şu anda gözü değen hepimizin bu kapasitesi var, tek adım bu yönde niyetlenmek, yüzümüzü gerçeğe dönmek, kalbimizi açmak…

Soralım kendimize cesurca: Burada gerçek ne?


1 yorum:

  1. sevgili Hale, hepimizin kapasitesi var maşallah, amma ben kendi adıma biraz da tembel miyim ne..
    hani senle İstanbul'da da konuşmuştuk, yapmak istediğim pek çok şey var, kolumu kıpırdatamıyorum.. :(

    YanıtlaSil