11 Eylül 2008 Perşembe

Yola Işık Tutan Sözler- Eğer Birini Sevmiyorsak,

Hale- Mayıs 1993


Eğer düşmanını, düşmanının da seni sevmesini istiyorsan, 40 gün onun hayrını ve iyiliğini söyle, göreceksin ki o düşman senin en yakın dostun olacaktır.

Çünkü gönülden dile, dilden de gönüle yol vardır.

Mevlana

(Bu sözü nereden aldığımı yazmamışım, tam referans veremediğim için kusura bakmayın.)

Elbette burada 'düşman' sözcüğünü hoşlanmadığımız, sinir olduğumuz, kızdığımız, bize haksızlık yaptığını düşündüğümüz, bencil, özensiz diye yargıladığımız, bize engel çıkardığına inandığımız kişiler olarak algılamakta fayda var.

Hatta bazı hayvanları pek sevmiyorsak, mesela böcekleri, belki düzenli olarak onlara iyi dileklerde bulunursak, ilişkimiz değişebilir.

Hatta hatta kendimizin kızdığı, değiştirmek istediği özelliklerimiz için iyi dileklerde bulunabiliriz.

Mevlana 40 gün diyor... Bugün bir...

4 yorum:

  1. Buna kesinlikle katılıyorum,denedim çünkü,ve sevgimi gönderdiğim düşmanım bildiğim insan,bana sevgile geri döndü,ne verirsen onu alırsın,etki-tepki...
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  2. böcekler kısmını yeni gördüm,sabah uyku sersemi görmemişim:) Böceklere iyi dilek göndereyim diyorsun,böylece karşılaşmazmıyız acep:) Geçmiş yaşamlardan birinde acı bir deneyim var bence böceklerle,çünkü bendeki abartılı bir fobi,kekeleme,titreme hemde günlerce...
    Deneyelim bakalım:)
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  3. Selam Hale,

    Blog'undaki son birkaç yazının etkisiyle sıradan bir ofis ortamının sıradan bir ilişkisine bakayım dedim. Diğerinin adını EKU olarak kısalttım. İçimden EKU'yla konuşmaya başlayınca aşağıdaki mektup çıktı ortaya.


    "Merhaba EKU,

    Hayatıma hoşgeldin. Uzun zamandır görmezlikten gelmeye çalıştım seni. Ama yaptıkların/ söylediklerin zihnimin koridorlarında çokça yankılanmaya başladı bugünlerde. O nedenle daha fazla umursamaz görünmek yerine sana hoşgeldin demeye, seni daha iyi tanımaya ve belki de bir süre ağırlamaya karar verdim.

    EKU, öncelikle beni ara ara rahatsız ettiğini söylemeliyim. Bilemiyorum ne derece okuyabiliyorsun yüzümdeki/nefesimdeki ufacık değişimleri. Belli etmeme konusunda fena değilim gerçi. Konuşmam ve yazışmalarım da kontrollü sayılır. Ama gerçek şu ki, beni rahatsız edebiliyorsun. Seninle aynı odada bulunmak, hatta sadece seni görmek bile hafifçe gerilmem için yeterli oluyor. O görünmeyen boyutlarımızda titreyerek içe çekilmek gibi birşey bu. Dilimin damağıma yapışmasını, omuzlarımın hafifçe kalkmasını, iki kaşımın ortasındaki kasların sertleşmesini, ayak parmaklarımın çekilmesini, leğen kemiğimin altındaki kasların gerilmesini ... birkaç saniyede, evet EKU, sadece birkaç saniyede olduruveriyorsun bazen. Hele zihnimde yarattığın dalgalanmaları yazmaya kalksam, satırlar sular seller gibi akar.

    Senin de bana duyarsız kalamadığımı biliyorum EKU. Görünmeyen iplerle bağlıyız birbirimize. Bunlarla uçurtma uçurabilir, karşılıklı beslenebilir, birbirimize destek olabiliriz. Ama "tango iki kişiyle yapılır", EKU.

    Sana 360 farklı açıdan bakmaya çalışıyorum, EKU. "Nasıl bir çocuktun?" la başlayarak ampul yakacak çok soru sorulabilir. Ama öncelikle varlığını idrak etmem gerekiyor. Sen yokmuşsun, bana birşey yapamazmışsın, yapsan da önemli değilmiş gibi davranma alışkanlığımın arada canlandığını fark ederek. Başka hangi tekrarları yaptırıyorsun bana? Hangi gizli/keşfedilmemiş düğmelerime dokunuyorsun? Zihnimdeki hangi kalıpları sıkıştırıyorsun? Nasıl "ayna"lık yapabiliyorsun ve neden sana/bu "ayna"ya bakmaya devam ediyorum? Göremediğim/tanımadığım ve senin gösterebileceğin neler var kendimde?

    Senin de sezdiğin birşeyi direkt paylaşacağım seninle: İşimi kaybetmekten; işimde yeterince iyi/başarılı/güvenilir olamamaktan korkuyorum. Başarılı olsam da, güvenilsem de, beğenilse de yaptıklarım ... alttan alttan hep bir tedirginlik hissederim. Hatta bunları yazarken bile kalbim sıkıştı sanki. Zihnimdeki çok sıkı bir düşünce kalıbı yüreğimi sıkıştırıyor: "Şu andaki işim ve ondan kazandığım para ekonomik bağımsızlığımın/özgürlüğümün olmazsa olmaz temelidir". Bu kalıbın sertliği /sıkılığı rahatsızlık veriyor tabi. Çalışma saatlerinden, sınırlı yıllık izinlerden, maaşlardan, vs... şikayet etmem de bu rahatsızlığın semptomları/belirtileri sanırım. Hem şikayet etmek hem de yaşamımı aynı kalıplarla sürdürmek kısırdöngüsünde miyim yoksa? Ve ayakkabılarımız sıkı olduğunda da dans edemeyiz, değil mi? Biliyorum, EKU, senin de ayakkabılarım pek rahat değil. Tango yapamayız o nedenle, birbirimizin ayağına basar daha çok canımızı acıtırız. Şimdilik sadece bakmaya/görmeye çalışıyorum: bir sana, bir bana, bir sana, bir bana....

    Senden gelen soruları/mailleri EKU, daha fazla tecrübe /bilgiyle henüz dolduramadığım yumuşak/zayıf noktalarıma fırlatılmış minik oklar olarak algılıyorum bazen. Başkalarıyla konuşmalarıma kulak kabartmanı, metrelerce öteden beni izlerken hafifçe yuvarlanan gözlerini, "Biliyorum, sen de bizdensiz....sen de korkuyorsun" dercesine dudaklarında beliren incecik gülümsemeyi görmek için bakmama gerek yok artık. Bizimki "gözetle, açığını yakala, küçük bir tekmeyle dürt" oyunu mu yoksa?

    Ama ben daracık bir odada kısılıp kaldıysam kapımda neden duruyorsun diye seni suçlayabilir miyim, EKU? Pencereler açmamışsam kendime. Zihnimdeki o odayı uzun zamandır havalandırmamışsam. Ve kapıda biri belirince; odanın havasızlığı, yarı karanlığı, darlığı, duvarlarının sertliği daha hissedilir oluyor.

    Ben şimdi odamı havalandıracağım, EKU. Nefeslenmek için oturacağım biraz. Sana birşeyler ikram etmek isterdim ... ah, evet isterdim. Şimdilik sadece varlığımı sunabilirim .... ve senden gelecek olan herşeyi farkındalıkla almak yönündeki niyetimi."

    YanıtlaSil
  4. Merhaba
    EKU ile karşılaşınca, bedeninde olanlara ilişkin ince farkındalığın ilham ve şevk veriyor. İç alemini paylaştığın için teşekkürler.

    Okurken, hem EKU'nun aynalık ettiği yönlerini daha iyi tanımak istediğini, hem de ekonomik bağımsızlığını sürdürmek için pek hoşnut olmadığın halde mevcut işine devam ettiğini ve bunu sorguladığını anlıyorum. İki mesele var yani. Acaba ilkine yoğunlaşıp, orada görülecekleri görmek ikincisine de dolaylı olarak yardımcı olabilir mi diye düşünüyorum. Farkındalık ışığı tutulacak bayağı malzeme var gibi. Odaların kıyı bucağını keşfettikçe belki yine bizimle paylaşırsın. Kolaylıklar, bol farkındalıklar ve dönüşümler diliyorum. Sevgiler

    YanıtlaSil