4 Şubat 2008 Pazartesi

Öylesine Denize Bakmak...

Bu blogun kendi kendime yazdığım yazılardan yavaş yavaş bir dansa dönüşmesini izliyorum, ne mutluluk... Ekim ayında daha önce yazdığım farkındalık yazılarını koymuştum bloga ve de hepsini koyduğumu sanıyordum. Dikkatli ve yakın takipteki okuyuculardan Deniz, bu yazılardan birini atlamış olduğumu fark etmiş :) Şimdi geliyor...

Ağustos 2005

Gaia House'un kurucularından biri ve vipassana hocası olan Christopher Titmuss'un ve annemin bana nasihatleri:

Yoğun bir çalışma temposundan sonra katıldığım programa (Christopher Titmuss’un düzenlediği yılda 4 kere buluşulan bir program) neredeyse kendimi sürükleyerek götürmüştüm... Uçağa binmeden bir akşam önce sırt çantamı hazırlarken, içimde hiç seyahat enerjisinin olmadığını hayretle görmüştüm, sanki gitmeyecekmişim gibi... Ama gittim, programda ağzımı açıp da bir şey söylemek istemiyordum, "hiç bir şeyle uğraşacak halim yok" ruh halindeydim... İçimde "yaşamı kaçırıyor muyum, bu yaptıklarımı niye yapıyorum" gibi kuşkular belirmeye başlamıştı... Ne oluyor diye izliyordum... Sonunda Christopher'la konuşmaya karar verdim... İşte bana söyledikleri:

"Yorgunluk ve kuşku geldiğinde, bağlantın kesilmiş demektir...
Kuşkular çok büyük oranda yorgunlukla beraber gelir, yani yorulduğumuzda, enerjimiz azaldığında, kuşkuların gelmesi için uygun ortam oluşmuş olur.
Harcadığından daha azı giriş yapıyorsa, enerji tabii azalır...

Şu an seni ne heyecanlandırıyor? Hiç bir şey mi, o zaman bu enerjinin ne kadar azaldığının, yani iç bağlantının nasıl kesilmiş olduğunun bir göstergesi...

Bağlantı olmadığından, seni enerjiyle doldurabilecek en birinci kaynak "doğa" olabilir... Doğa; yenilenmek, kendini şarj etmek, tekrar bağlantı kurmak, yüreğinin ne istediğini duyabilmek için ilk bağlantıyı kuracak enerjiyi sağlamak açısından çok yardımcı, destekleyici bir kaynak...

İkinci yardımcı olabilecek durum, sessizlik ve yalnızlık... Bazılarımız için sessizlik, tekrar enerjinin dolmasına fırsat sağlar... Yalnız olduğumuzda, konuşmayla, başkalarının konularıyla meşgul olup enerji kaybetmeyiz...
Hatırla; Buda, Musa, Isa, Muhammet hep yalnız başlarına doğaya gitmişlerdir... Buda her yıl 3 ayı sessizlik içinde geçirirdi..."

En son doğada en az iki saati "sessiz" geçirdiğimiz zaman ne zamandı acaba?

İki hafta kadar önce yine hiç bitmeyen yoğunlukla çalışıyordum ve iki günlük bir ara verip, Burgazada'ya gitmeye karar verdim... Ama işler bitmiyordu, yanımda ne götürsem diye bakınırken, telefon çaldı: annem.
"Anne, işler bitmiyor, bir gün kalıp döneyim, diye düşünüyorum." dedim.
Annem: "Bu dünyada kimse işlerini bitirememiştir... Gitmişken iki gün kal kızım." dedi.
"Yanımda hangi işleri götüreyim, karar da veremedim." dedim.
Annem: "Hiç bir şey. Okumak için kitap bile götürme."
"Burgazada'ya gidiyorum ama Büyükada’ya falan da giderim herhalde." dedim.
Annem: "Gezmeye kalkma, kendini yorma... Bütün gün otur, denize, martılara bak... Hiç bir şey yapma..."

Annem bunları söyledikçe, içimde bir coşku belirdi... Yüreğim annemin ağzından konuşmuştu sanki...

Öyle de yaptım, bütün gün oturup, denize baktım:
Denizin üzerindeki rüzgâra...
Denizin üzerindeki güneşe...
Denizin üzerindeki insanlara...
Denizin üzerindeki karabataklara...
Denizin üzerindeki yaşama...

Yaşam dansında kendi figürlerimi yapmanın, nasibime düşenlere can vermenin keyfi ve yürekten taşan sevgiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder