27 Şubat 2008 Çarşamba

Sıcak, Sıcak... Soğuk, Soğuk...

Dün (pazartesi) için bir yazı hazırlamıştım. Daha doğrusu Thich Nhat Hanh’ın kitabından bir alıntıyı aktaracaktım.

Ancak içimde bir yazı var ve yazılmayı çok istiyor. Bana ne başka bir yazı yazdırıyor, ne başka yazı koyduruyor. Mecbur oturdum bugün yazıyorum :)

Son yıllarda maneviyata ilişkin çeşitli öğretilerden, yaklaşımlardan haberdar oldum. İnternetteki kimi yazıları, yazışmaları okuyorum. Arkadaşlar arasında birbirimize verdiğimiz tavsiyeleri dinliyorum. Ve içime bir şey uygun gelmiyor. Kendim de yapıyorum bilinçsizce ama bilincim yerine geldiğinde “ah” diyorum “ne yapıyorum” ve duruyorum.

Hemen dün akşam olmuş bir olayla örnek verip, konuya öyle gireyim. Dün akşam bir aile tanıdığı vefat etti. 30 yıldır tanıdığımız bir kişi olduğu için hepimiz mahzun olduk. Eve döndüğümde bir arkadaşım aradı. Nasıl olduğumu sorunca, “Hüzünlüyüm, Ali Amca dünyadan gitti” dedim. Arkadaşım “Üzülme, çok güzel bir yere gitti. Ben böyle durumlarda seviniyorum” dedi ve bu yolda bazı sözler söyledi. Yakınım bir kişinin ölümünden önce benim de benzer sözler söylemişliğim olduğu için, pek ses etmedim. Yalnızca “hüzünlü olmamın ne zararı var?” dedim.

Çevreme baktığımda sanki bazı duygular kara listede gibi hissediyorum. Öfke, endişe, yorgunluk, sıkıntı, huzursuzluk, kıskançlık, korku gibi mesela. Bunlardan olabildiğince kaçmaya, bunları saklamaya, bastırmaya, temizlemeye, arındırmaya çalışıyor gibiyiz sürekli. Bir mücadele içindeyiz. Listeler dolaşıyor: “Bugün öfkelenmeyeceğim. Asla kıskanmam. Üzüntüyü kabul etmiyorum. Her zaman neşeliyim. Korkuları temizleyeceğim. Şikâyet etmeyeceğim. Hatta hiç şikâyetim yok.”

Bunları her gördüğümde içimde bir şaşkınlık oluyor: Bu mümkün mü? Öfkelenmeyeceğim diye karar almak mümkün mü? Öfke insanın tuvaletinin gelmesi gibi bir şey bana göre. Kıskançlık da öyle, huzursuzluk da, korku da. Uygun koşullar bir araya geldiğinde ortaya çıkıyor. Bu enerjinin ortaya çıkıp çıkmamasına ilişkin pek elimizden gelen bir şey yok. Önemli olan bu enerji ortaya çıktığında bununla ne yaptığım.

Yaşamımız boyunca bu kara listedeki duyguları bastırdığımız için, bu enerjiler bir yerlerde –mesela bedenimizde- depolanıyorlar. Sonra ağrılara, daha büyük huzursuzluklara, bazen hastalıklara dönüşüyorlar. Bu duygularla mücadele edeceğimize, zamanında şefkatle kucaklayıp, uygun bir şekilde yaşamalarına izin verebilsek, tamamlanacak süreçler. Artık, kalıntı, açık uç kalmayacak.

Ali Amca’nın ardından hüzünlenmemin ne zararı var? Niye üzülmeyeyim? Bundan niye kurtulmaya çalışayım? Ailecek onunla geçirdiğimiz çeşitli anıları hatırladık, paylaştık, yaşamımızdaki varlığını kutladık. Kimi zaman güldük. Onu tekrar göremeyeceğimiz için üzüldük, birkaç gözyaşı döktük. Aramızda derin bir kalp bağlantısı oldu. Kalplerimiz birbirine açıldı. Yaşamı daha derinden, daha yürekten, daha bağlantılı bir şekilde yaşamanın üzerinde konuştuk, bir kez daha niyetler yaptık buna dair. Niyette de bırakmadık, birlikte bu niyeti gerçekleştirmek için yapacağımız birkaç adımı da belirledik. Eve döndüğümde içimdeki hüzne baktığımda, bu hüznün sevgiden geldiğini düşündüm ve hüznümü kucakladım. Bu hüzün içinde ne güzel hediyeler getirmişti. İçim şefkatle doldu taştı.

Bir örnek daha: İki hafta önce bir gruba yürekten iletişim konusunda kısa bir eğitim vermem istenmişti. İki senedir gruplarla çalışmıyorum, yürekten iletişimi de paylaşmayalı epey zaman oldu ve de program İngilizce. Ancak içimdeki bir ses bu daveti kabul etmeme yönelikti, bu sesi dinledim. Öncesinde eldeki malzemeleri gözden geçirdim, sayfalar dolusu notlar hazırladım, ana akışı belirledim. Ancak içimde bir huzursuzluk vardı. Bunu paylaştığım arkadaşlarım “Sen yaparsın, bak her şey çok güzel geçecek, endişelenme” dediler. Elbette niyetleri çok iyi ancak ben içimdeki huzursuzluğa güveniyordum. Bu huzursuzlukla mücadele etmek yerine, “Bana ne söylemek istiyorsun? Bu eğitimi niyetime uygun olarak gerçekleştirmek için, ne yapmam gerek?” diye içime bakıp durdum. Uzun uzun uğraştım, değişiklikler yaptım. Ankara’ya gittim. Çalışmadan bir gün önce içimdeki huzursuzluk hala geçmemişti. Bu huzursuzluğu dışarıdakilerle de paylaştım, belki onların ağzından bana bir rehberlik gelir diye. Kimi paniğe kapıldı eğitim iyi geçmeyecek diye, kimi endişemden vazgeçmemi tavsiye etti, kimi huzursuzluğuma saygı gösterip, birlikte aradı neyin farklı yapılabileceğini. Ve gecenin bir yarısında cevap geldi. Yine de gece boyunca içimde birçok çalkalanma oldu. Hiç mücadele etmedim, bıraktım üzerimden aksın. İzledim olan biteni ve içindeki başka mesajları görmeye gayret ettim. O kadar çok hediye vardı ki o huzursuzluğun, korkunun, endişenin içinde. Ertesi sabah eğitim, gelen geribildirimlere ve bana da göre pek güzel geçti. Ve bu süreçte daha sonra yaşamda kullanabileceğim birçok farklı yollar gördüm. Eğer endişeme saygı göstermeseydim, ondan kurtulmaya çalışsaydım, çok önemli bir uyarıyı kaçırmış olacaktım.

Hep aynı örneği verirler: duygular arabadaki gösterge lambaları gibidir. Benzinin azaldığını gösteren işarete kızıyor muyuz, onu saklamaya, görmezden gelmeye, üstünü örtmeye, kimselere göstermemeye çalışıyor muyuz? “Aman benzin bitiyor, yolda kalmamak için, benzin alayım” diyoruz.

Nefs mücadelesi tamlamasını duyduğumda da hep bunu düşünüyorum. Geçen televizyonda bir uzman “asıl cihat budur” diyordu. Cihat savaş anlamına geliyorsa, bir durup düşünmek istiyorum. Bir şeyi ittiğimizde ona ayrıca enerji yüklemiyor muyuz? Farkındalık çalışmalarında hep verdiğim bir örnekti, bazılarınız hatırlar: yay etkisi. İttiğimizde yaya enerji yüklüyoruz, uygun zamanda yay bize o enerjiyi geri yansıtıyor. Oysa mücadele etmeden şefkatle kucaklamak ve idrak etmeye çalışmak yaşamı daha kolaylaştırır mı acaba? Bu enerjinin özünü gördüğümüzde, eriyip gitmiyor mu, nefret (çeşitli dozlarda da olsa) enerjisi yüklememize gerek var mı?

Son zamanlarda yaşamda bir oyun gözlemliyorum sanki. Hani çocukken oynadığımız bir oyun vardı. Seçilmiş yere yaklaştığımızda “sıcak, sıcak” diye bağırırlardı, uzaklaştığımızda “soğuk, soğuk”. Ben de içimde böyle bir mekanizma olduğunu düşünüyorum ve duygularımla sanki sıcak, sıcak ya da soğuk, soğuk mesajı veriliyormuş gibi hissediyorum. İçimdekilerden kurtulmak, onlarla mücadele etmek yerine, gevşeyip yanlarında oturmak istiyorum, “Bana ne hediyeniz var? Burada ne var göreceğim?” İdrakimi artırmak istiyorum. İdrak neredeyse hep şefkat getiriyor. Kendime şefkatim arttıkça, çevreme de şefkatim artıyor, yaşam bambaşka bir dansa dönüşüyor.

Hem sizi, hem kendimi bu yaşam dansına davet etmek istiyorum…

Yarın: “İyi hoş söylüyorsun da, bazı duygularla oturmak çok zor”

3 yorum:

  1. Inkar etmek:

    Sevgili Hale, ne guzel yazmissin. Neler hissettiginizi farkedin, ve onlarla barisin diyorsun. Insanin kendisi gibi olmasindan daha guzel bir sey yok aslinda dunyada. Ben de yillarca ofkemi ve uzuntumu bastirmanin/inkar etmenin uzmani olmusken, bunlari salivermenin keyfini cikariyorum. Elbet bunlari salivermek demek senin daha onceki yazilarindan birisinde dedigin gibi zehirini en yakinindakine akitmak demek degil. Bir seye kizdigim zaman mumkun olan en kisa zamanda neye kizdigimi -gercekten ozde neye kizdigimi- farketmeye calisiyorum. Kizginligimin kaynagi cogunlukla icimde oluyor, su senin karsilanmamis ihtiyaclar dediklerinden birisi cikiyor sonunda. Disimdan kaynaklandigini farkettigim zaman kaynagi ile cozumlemeye calisiyorum. Uzuldugum zaman ise yanina oturmayi ogrendim sayende. Bir firsat bir bosluk yaratip, uzuntumun yanina oylece oturuyorum. Nasil iyi geliyor anlatamam.

    Devam yazilarini merakla bekliyor olacagim.
    Sevgiyle kal.

    Deniz

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Hale,
    okdukça " evet evet, aynen öyle" lafını kaç kere söyledim bilmiyorum :))

    ben de tüm duyguların (özellikle kara listede olanların) efendice yaşanması gerektiğini düşünüyorum. Yani üzülmek istiyorsam üzülürüm, öfkeliysem öfkeliyimdir, kıskanabilirim, yahut karşımdakini boğazlamak da isteyebilirim. Asıl olan sonrasında bunların altında yatan nedenleri bulmak, şifalandırmak ve dengeye gelebilmektir diye düşünüyorum..

    sevgimle kucaklarım..
    çiğdem

    YanıtlaSil
  3. Merhaba Deniz ve Çiğdem...

    Yazdıklarınızı okurken, içime sıcak sıcak bir enerji yayıldı :) Paylaştıklarınızla yazının zenginleştiğini, hatta daha açık hale geldiğini düşündüm. Dayanışma, destek, birlikte katkı hissettim. İçim kutladı bunu :))

    Bir de gerçekle yüzleşmeye, olanla durabilmeye ilişkin benzer deneyimlerimiz olması aramızda görünmez ama derin bir bağlantı olduğu hissini verdi ve bu çok hoşuma gitti.

    Yeni yorumları/katkılarınızı merakla bekliyorum...

    YanıtlaSil