15 Şubat 2008 Cuma

31 Günlük İnziva 2006- 4

Ne oluyor yazılara ara verdin, diye mesajlar gelmiş. Yaklaşık 2 yıldır gruplarla çalışmalar yapmıyorum, daha ziyade bire bir çalışıyorum kişilerle. Ancak bir arkadaşım çok ısrar etti ve bir eğitim için Ankara'ya gittim bu arada. Tabii konuya da ara vermişim, gruplarla çalışmaya da, bir de İngilizce, bir de süre çok kısa. Paylaşma süresi çok kısa da olsa, hazırlığı uzun ve heyecanlı geçti. Yani sessizlikler olduğunda başka tezgahlarda halı dokuyorum :)))) Dün trenden indim, birkaç saatte toparlanıp, blog yazısını yazdım. Bekleyenlere selam ve sevgiyle...

Ağustos 2006

Bu inzivada malzeme bol, yaz yaz bitmiyor.

21 günün sonuna doğru enerjim müthişti demiştim. Bundan daha ziyade zihin enerjimi kast ediyorum. Beden enerjim azdı. Aslında bu tür oruçlarda beden enerjisinin daha da artması bekleniyor. Ben ise içtiğim bardak sayısını ister istemez düşürmüştüm, içimden meyve/sebze suyu içmek gelmiyordu. O nedenle bedenime daha az enerji girer olmuştu. Bir de iç uygulamalarda epey enerji gidiyordu. Ama tarif edilemez şekilde farklı hissediyordum, içimde coşku, sevinç…

Bu arada internette oruçla ilgili başka sitelere de baktım. Orucu bozmanın, oruç kadar önemli olduğunu okudum. Böyle uzun oruçların bitiminde oruç süresinin yarısı kadar gün çiğ beslenme öneriyorlardı. Haydiii… Karar verdim, inzivayı 10 gün daha uzattım. Etti mi 31 gün. Yine sessizlik, evde geçirilen günler. Bu 10 günde de çiğ beslenecektim. Bu konuda neredeyse hiç bilgim ve deneyimim yoktu. İnternetten uzun uzun araştırdım. Ve sonraki 10 gün boyunca herhalde yapılabilecek her türlü hatayı yaptım. Nasıl zorlandım. O zaman bunları yazmayı çok istemiştim ki olur da böyle bir sürece niyetlenen olursa, aynı sıkıntıyı çekmesin. Ancak dış koşulların yörüngesine kaptırıvermiştim kendimi, yazma fırsatını yaratmadım. Bakalım şimdi ne kadarını hatırlayacağım.

Bir kere ilk gün, yani oruçtan çıkılan ilk gün çok az katı besin ve yine meyve-sebze suyu içmek uygunmuş. Ben ne yaptım? Pazara gidip, harika otlar, yeşillikler aldım. Sabah bir muz yedim. Tebrikler değil mi? Sindirimi en ağır meyve. Sonra öğlen içinde bir sürü yeşillik olan bir salata yaptım. Zeytinyağı koymadım. İnternette okuduğum portakal suyuyla yapılan bir salata sosu yaptım. Koca bir kase. Yine tebrikler değil mi? Hiç akıl karı değil. Basiretim bağlanmış ne yapayım. Bir daha olsa, meyve sebze suyuna devam eder. Bir elma ya da armut yer, biraz havuç kemirir, birkaç kıvırcık yaprağını tırtıklardım. Yavaş yavaş. Aralıklarla. Ve ayrı ayrı. İlk iki gün yine böyle devam ederdim.

Şimdi üzerinden zaman geçti hatırlayamıyorum ya ikinci gündü ya da üçüncü gün, daha önce çimlendirmiş olduğum nohutlardan çiğ beslenmeye uygun bir tarifle humus yaptım. Yani şimdi yazarken bile “pes” diyorum. Ama o zamanki halimi de anlıyorum bir yandan. Bir kere çiğ beslenme oyun gibi gelmişti bana. Keyifle ve merakla yeni tarifleri denemek için hevesleniyordum. Bir de 21 gündür yemediğim yiyecekleri bedenime alarak eksiklikler varsa, onları tamamlamak istiyordum. Yani niyetim pek güzeldi. Fakat bağırsaklarım düğümlendi zannettim bu çok lezzetli humus yemeğinden sonra. Karın ağrısıyla kıvrandım. Bir daha olsa, ancak çimlendirilmiş buğdayı katardım öğünlere, çimlendirilmiş mercimek ve nohut böyle bir oruçtan sonra çok ağır.

Zaten birkaç gün sonra buharda pişmiş yiyeceklere geçiş yaptım, sindirim sistemim rahatladı.

Bir daha böyle bir oruca kalkışsam;
* herhalde hiç olmazsa, bir hafta önceden katkı maddeleri içeren yiyecekleri keser, olabildiğince çiğ beslenmeye çalışırdım.
* Christopher Titmuss’un güzel bir alışkanlığı vardır günlük hayatında uyguladığı: günde 12 saat bir şey yemiyor. Yani akşam 8de katı bir şey yediyse, sabah 8e kadar katı bir şey yemiyor. En azından oruçtan iki hafta önce böyle bir uygulamaya başlardım.
* 4 senedir oruç yapmamıştım. Böyle uzun bir oruçtan önce 7 günlük bir oruç yapardım. Zaten 7 günde lenf sistemi ve kan temizleniyormuş. Uzun oruç daha rahat geçebilirdi.

Bu 10 günlük uzatma devresinde, iç çalışmalara devam ettim tabii. Daha önce okumuş olduğum ve yararlandığım “Işığı Arayanların Karanlık Yüzü” kitabındaki bazı egzersizleri yaptım ve yine çok yararlandım. Kendimde hoşlanmadığım yanları çıkardım ve bunlara yürekten iletişim bakışıyla da bakarak, karşılanan ve karşılanmayan ihtiyaçları gördüm. Kullandığım ama işe yaramayan stratejileri açıklıkla gördüm. Çok ilginç bir kısmını sonrasında hiç görmedim ya da fark etmedim, şimdi yazarken fark ediyorum. Belki dönüştüler, belki bıraktım bu stratejileri.

Bu uzun inzivanın sonunda bedenim hafiflemiş, rahatlamış, cildim pırıl pırıl olmuştu. Zihnimden de epey yük gitmiş gibi geldi bana. Üstelik ihtiyaçlarımı netlikle görüp, tamamen bunları karşılamaya yönelik bir ay geçirmiştim, tam ilaç gibi gelmişti hem içte, hem dışta şifa getiren. Sonrasında hayatım başka bir vitese geçti. İçte coşkum arttı.

Hani bu inzivaya neden olan astroloji uyarısı vardı ya, -bana Eylül’de bir darbe daha yiyebileceğim söylenmişti-, bu darbe ya hiç olmadı, ya ben hissetmedim. Gayet rahat bir Eylül ayı geçirdim. Yürüyüşlere devam ettim, hatta Ramazan orucu bile tuttum, hazır oruçlara başlamışken. Ve Ramazan orucunda da aslında ne kadar yanlışlıklar yapılabileceğini gördüm. Ama artık biraz daha akıllanmış olduğumdan rahat bir oruç geçirdim.

Bu inzivadan sonra günlük hayatın içinde daha rahat uygulanabilecek başka inzivalar da denedim. Onlar da bir dahaki yazıya…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder