29 Şubat 2008 Cuma

İstim Çıkarmak...

Birlikte oturması zor hale gelmiş duygulardan söz ediyorduk. Öncelikle de nasıl istim boşaltacağımızdan. Aynı düdüklü tencerenin kapağını hemen açmayıp, buharı yavaş yavaş çıkarıp, sonra kapağı açtığımız, içindekilere baktığımız gibi…

Buharı çıkarmanın yollarından biri de yazmak olabilir. Üzüntümüz, öfkemiz, iç sıkıntımız, depresif halimiz yazmak ister mi? Boş bir sayfanın önünde durup, istediğimiz renk bir kalemle, hatta birkaç renk kalemle (biraz oyun, eğlence, hoşluk da olsun) üzüntüye/duyguya ne istiyorsa yazması için izin verelim. Çıkanlara şaşırabiliriz ama bırakalım bakalım ne çıkıyor. Duygular sınırlanmadan içini döktüğünde belki de içimizdeki karanlık bir yerlere ışık düşer, farkındalığımız artar.

Yazıyla harika çalışmalar yapan birini tanımıştım yıllar önce: Yeşim Cimcoz. Bilmem hala çalışmalarına devam ediyor mu? Hatta ondan öğrendiğim bir boncuk çalışmasını bizim uygulamalarda da yapmış, pek eğlenmiş, kendimizle ilgili bir şeyler öğrenmiştik, aranızda hatırlayanlar mutlaka vardır. (web adresini bilen var mı?- Cevap geldi: http://www.yesimcimcoz.com/ Teşekkürler Gökçe...)

Buhar çıkarmak için eğlenceli yollardan biri de üzüntü dansı/ öfke dansı/ depresyondayım dansı/ nereye-gideceğimi-bilmiyorum-dansı olabilir. İçimizdeki yoğun duyguya uygun bir müzik bulup ya da belki müziksiz de olabilir, bedenimiz ne yapmak istiyorsa öyle hareket ettiği bir dans yapabiliriz kendi kendimize. Son yıllarda yaptığım birebir çalışmalarda sıklıkla çıkan ödevlerden biridir bu: hatta şükür dansı, kutlama dansı yapanlar da olmuştur. Ve pek çok güzel geribildirimler gelmiştir.

Ya da kendi kendimize olduğumuz bir yerde duygumuzu serbest bırakırız, ağzımızdan hangi sesle dışarı çıkmak istiyorsa, öyle çıkar. Anlamsız, uyumsuz, ritimsiz, bet sesler duyabiliriz ama ne olur bıraksak da neyse o çıksa. Ne olur? Kontrolü, anlamı bıraktığımız anlar yaşasak ne olur?

Bazen doğada yürümek, terleyene kadar koşmak harika istim çıkarır.

Bazen yastıkları dövmek, bazen boşluğa yumruk atmak.

Bazen tamamen sessizce oturup, bedende olanları hiç kıpırdamadan izlemek.

Yaratıcılığımızı kullanarak daha nice yol bulabiliriz.

Böyle duygumuzu ifade ettiğimizde, istim çıkardığımızda ve sakince, şefkatle yanında durduğumuzda duygumuz bize derdini anlatabilir, içindeki hediyeyi paylaşabilir- belki.

Herkes görülmek istiyor, üzüntümüz de, kızgınlığımız da, depresyondaki yanımız da öyle herhalde. Çok uzun zaman içimizde kapalı kapılar ardında kaldılar belki, izin verebilir miyiz dışarı çıksınlar, durgun sular akan sulara dönüşsün?

Tabii bunu böyle dışarıdan söylemek çok kolay. İçindeyken bilmez miyim ne zor olduğunu, insan bir ömür boyu bu duygu devam edecek sanıyor. Hiç bitmeyecek ve gittikçe artacak, etrafı yakıp yıkacak zannediyor. Eyleme geçirilmediği (başka birisine söz söylenmediği ya da başka birisine bir şey yapılmadığı) takdirde, sakin yollarla istim çıkarıldığında basınç bir süre artıyor gibi görünüyor ama sonra inişe geçiyor. Defalarca başıma geldi. Tüm bunları bildiğim halde, bir tarafım ömür boyu sürecek sandı, her birinin yanında oturmaktan başka çarem yoktu, oturdum. Boşaldı, gitti. Ortalık sakinleşince, neler olduğunu görmem mümkün oldu. Ancak sakinlik içinde içgörüler gelebildi. Dersler alındı. Herkesin iyiliğine olma ihtimali yüksek yollar görünür oldu, bir sonraki adımlar belirdi. Ancak o zaman…

Çok önemli bir nokta: İstim çıkarmak işin ancak küçük bir kısmı. İstim çıktığında rahatlıyoruz genellikle, bu rahatlamayla yetinirsek, yeni krizlere de hazırlayalım kendimizi. Bu rahatlama aşamasında ‘ne varsa görülecek’ bunları görmek ve uygun adımları atmak çok önemli. Yoksa güzel bir fırsat harcanmış oluyor…


Devamı: Thich Nhat Hahn’ın kitabından bir alıntı…

1 yorum:

  1. yesimcimcoz.com :)

    Yesim Hanimla internet uzerinden bir atolye calismasi yapmistik, cok guzeldi, kendisiyle yuzyuze gorusme firsatim olur umarim...

    YanıtlaSil