30 Temmuz 2008 Çarşamba

Sharda'nın Konuşması-3

Zihnin berraklığının önüne geçebilen bir diğer zihin hali de, uyku hali, donukluk hali.

Bunu yaşamımızda tembellik, üşengeçlik, cansızlık, sıkılma, ilgisizlik, can sıkıntısı olarak görebiliyoruz. Öyle ki yaşadığımız deneyime dönüp bakacak enerji bile bulamıyoruz. Of pof hali. Yorgunum, halsizim, canım istemiyor hali.

Vipassana hocası Sharda diyor ki, “Burada üç olasılık söz konusu olabilir:
- Kendinizi çok zorlamış olabilirsiniz ve dinlenmeye ihtiyacınız vardır.
- Çok güçlü bir alışkanlık/koşullanma karşısındasınızdır ve enerjiniz düşmüştür ve uyku hali bastırmıştır.
- Ya da bilinçaltınızda ortaya çıkmayı isteyen bir direnç vardır.”

“Eğer bu zihin haline tüm dikkatimizle bakabilirsek, altta yatan korkuyu keşfedebiliriz. Belki yalnızlık korkusu, belki üzüntü, belki yas. İlgi isteyen bir duygu, bir ihtiyaç. Uyku halinin, isteksizliğin altındakini görebilirsek, ihtiyaç ne ise onu karşılamak mümkün olabilir.”

Sharda uyku hali/donukluk/enerjisizlik hali için de panzehirler önermiş:

Enerjinizi artırın ki, gerçekten ihtiyaç duyulan ne ise onu görebilmek için enerji olsun. Tabii Sharda bu konuşmayı bir vipassana inzivasında yaptığı için, vipassana inzivalarında/ meditasyon sırasında bu hal ortaya çıkarsa, ne yapabileceğimize ilişkin bazı önerilerde bulunmuş: gözleri açmak, dik oturmak, ellerimizi kafamızın üzerine kaldırmak, ayağa kalkmak, daha derin nefesler almak, hızlı yürüyüş, yağmura/rüzgara çıkmak, ıslanmak, üşümek gibi. Ayrıca an’da, uyanık olmaya, farkında olmaya ilişkin niyetlerin de enerji, canlılık getireceğini söylemiş. "Böyle bir niyet yaptığımızda ‘bakmaya istekli olduğumuzu’ ifade ederiz", demiş.

Günlük yaşamımızda da bazen hareket etmek, doğaya çıkmak, denizi seyretmek, su içmek, dikkati bedene getirmek, nefese odaklanmak enerjiyi yükseltebiliyor. Biraz enerji arttığında hemen bu enerjiyi burada ne oluyor diye bakmakta kullanmak yararlı olabilir. Zira günlük yaşamın içinde enerji kısa zamanda çar çur olabiliyor. Gerçek ihtiyacımızı görebilirsek, bunu karşılamak için fırsatımız da olabilir. ihtiyacımız karşılanınca da, doğal olarak enerjimiz biraz daha yükselebilir.

Huzursuz zihin:

"Huzursuzluk olduğunda bedende çok fazla enerji hareket ediyordur. Düşünceler, duygular birbirine karışmıştır. Endişe, korku, kaygı, dağınıklık şeklinde deneyimleyebiliriz bu zihin halini. Zihin bir türlü yatışmaz, rahatlamaz, oturmaz, dinlenmez. Saatlerce aynı hikayeyi kurar, kurar, kurar."


Sharda iki panzehir önermiş:
1. Bu zihin hali ortaya çıktığında bunu etiketleyin, tanımlayın: “Huzursuzluk” gibi.
2. Zihni nefese getirmeye çalışmayın, odaklanmaya çalışmayın. Farkındalığınızın alanını büyütün. Daha geniş bir açıdan bakın. Sanki birkaç adım geriye atıp, daha geniş bir alana bakın.

Kuşku hali:

Sharda bu zihin halinin diğerleri içinde en güçlüsü olduğunu söylemiş, zira kuşku insanı meditasyondan/yolundan çıkarma potansiyeline sahip.
“Bu yaptığım uygun mu?”, “Bu bana göre değil”, “Böyle giderse, başaramayacağım” gibi düşüncelerle görünebilir. Kendimizden kuşku duyabiliriz, durumdan, diğer kişilerden.
Bunların hepsi düşüncedir, hepsi gelir geçer.
Elbette sağlıklı kuşku da vardır, bizi araştırmaya, sorgulamaya yöneltir. Durduran ile ilerleten arasındaki ayırımı yapabilmeyi öğrenmek önemli.

Sharda’nın önerdiği panzehirler:
1. Kuşkunun bir düşünce olduğunu hatırlamak. Düşünce, yani zihnin bir ürünü.
2. Kuşkunun yararlı mı, yararsız mı olduğunu ayırt etmek.
3. Kendimizi an’a, an’ın gerçeğine getirmek
4. Deney yapmak. Mesela “Bu hafta tüm dikkatim, enerjim ve istekliliğimle bunu deneyeceğim. Haftanın sonunda değerlendireceğim.”

Sharda bir noktaya defalarca tekrarlayarak dikkat çekmek istiyor: “Bu zihin halleri ne meditasyon uygulamamızda, ne yaşamımızda engel değil eğer bunları oldukları haliyle görürsek. Bunlar zihnin güçlü ve kişisel olmayan enerjileri ve bu enerjiler gelir ve giderler. Okyanustaki dalgalar gibiler ve okyanustan ayrı değiller. Bunları kişiselleştirmeyin, özdeşleşmeyin. ‘Öfkem, benim öfkem’ dediğimizde, ben öfkeyim diyoruz aslında. Kişiselleştirmediğimizde, öfkeyi yalnızca bizi ziyaret eden bir enerji olarak gördüğümüzde, aradan çekildiğimizde, hiçbir şeyden kurtulmaya çalışmadığımızda, deneyimin akmasına izin vermiş oluruz. Akar gider. Öfke enerjisi bir süre sonra gücünü kaybeder, ömrünü tamamlar, söner gider. Elbette biz beslemeye devam etmezsek. Düşüncelerle, itip kakmalarla, yok saymaya çalışmakla beslemezsek.

Perdeler indiğinde bunlara sabırla, sükunetle, tüm dikkatimizle bakabilmemiz, değiştirmeye çalışmadan “ol’abilmemiz” ve berrak bir zihin dileğiyle…

1 yorum:

  1. Farkındalık ile ilgili tüm yazılarınızı okudum,içlerinde almam gereken çok dersler var,bu yüzden tüm yazıları(gezi) okuduktan sonra geri dönüp,üstlerinde iyice düşünerek okumak istiyorum.Tekrar tekrar teşekkürler,paylaştıklarınız için,sevgiler

    YanıtlaSil