Seda ile ara ara kitap değiş tokuşu yapıyoruz, sağolsun. Kitap satın alarak yazarları desteklemek istiyorum ama tekrar okumayacağım kitapları satın almak da kaynak israfı gibi geliyor. İlle de satın aldımsa, ücretsiz değiş tokuş sitesi www.freecycleistanbul.com sayesinde neyse ki yeni yerlerine gönderebiliyorum.
Seda’nın eleğinden geçmiş iki kitap okudum son zamanlarda. Biri Zülfü Livaneli’nin anılarını derlediği “Sevdalım Hayat” -ki çok sevdim, iki günde bitirdim. Anı kitaplarında olduğu gibi, hem kendi kişisel tarihini yazmış, hem de yakın tarihe ilişkin yeni bir bakış sağlamış. Kitapta beni en çok etkileyen; pek çok zorluk yaşarken, bir yandan da dostlarıyla neşeyi, eğlenceyi, coşkuyu yaşamaya hep zaman ayırmış olması. Kitabın sonunu da bütündeki yerimizin farkındalığı ile bağlamış ki buna da bayıldım.
Okuduğum ikinci kitap da, Paulo Coelho’nun Portobello Cadısı (Can Yayınları, 2008). Bu kitapta beni etkileyenlerden biri, “ezber bozma” kısmı. Geçen aylarda farkındalık çalışmalarında ara ara bu yaklaşımı denedik yaşamlarımızda. Ezber bozma haftası bile yaptık. Kitabı okurken bu bölüme gelince, içim tekrar bir coştu.
Kitapta Athena “ritme uymadan” dans ettiğinde bir kapı açılır. Der ki, “Değişiklikler ancak yapmaya alıştığımız her şeyin tam tersini yaptığımız zaman gerçekleşir.” “Bugüne kadar öğrendiğin her şeye karşı gel. Sen ki ritmin aşığısın, ritmin bedeninden geçmesine izin ver ama ona boyun eğme.” “Geometri ve mükemmellik takıntısını aşmanın bir yolu bu.” “Bir çok şeyi ‘yapılmaları gerektiği gibi’ yapmaya alışmışızdır. Hiçbirimiz birtakım hareketleri yanlış yapmaktan hoşlanmayız, hele yanlış yaptığımızın farkındaysak.” “Engelleri yıkmaya bir kez cesaret ettikten sonra çok daha ruhunu vererek ve çok daha uyumlu dans eder Athena.”
Bir şeyi ezberden yaptığımızda içinde ruhu olmuyor görebildiğim kadarıyla. İçi boş oluyor. Belki doğru şeyler yapıyoruz ama kabuk gibi oluyorlar, içleri boş. Ve yaşamlarımıza baktığımızda ne kadar çok an’ı ezberden yaşadığımızı görüyorum. Acelemiz var çünkü, bilmem ne için! Sonra da içimizde yarattığımız boşluğu doldurmak için ne yapacağımızı, hangi kursa gideceğimizi, hangi kişiden medet umacağımızı şaşırıyoruz. Ya çaresizlik içinde olduğumuz yerde eşiniyoruz, ya kendi merkezimizden çıkıp, dışarıda çare arıyoruz.
Bazen de güvenlik alanımızdan dışarı adım atmamak için bir inat, bir inat hali içindeyiz. O tanıdık, bildik alanda sıkışmış haldeyiz oysa ki, ilerlemek, genişlemek, bilinmeyene atılmak istiyor bir yanımız. İçimizde bir çatışma.
Bu yazıyı okuduğumuz şu andan itibaren bir hafta boyunca “ezber bozma” haftası ilan edelim, ne dersiniz? Daha önce hiç gitmediğimiz yerlere gidelim, hiç yemediğimiz şeyler yiyelim, hiç giymediğimiz renkler giyelim, hiç veremeyeceğimizi düşündüklerimizi verelim, alışıldık ne varsa, bir farklılık katalım. Çevremizi de, kendimizi de şaşırtalım. Kendimize çizdiğimiz sınırları aşalım, bakalım ötesinde ne var?
Merak, macera, oyun, keyif, muziplik, farklılık, sürpriz ve keşfe açalım kendimizi…
Her zamanki ritme uymadan dans ettiğimizde, kalıpları kırdığımızda/ kalıplardan çıktığımızda, bakalım hangi yeni ritmi duyacağız? Çok heyecan verici…
Not: Yaşamınızda ezberi nasıl bozduğunuza ilişkin örnekleri, deneyimlerinizi bizimle de paylaşırsanız, bu satırlara gözü değenlere katkıda bulunmuş, ilham vermiş olabilirsiniz.
Seda’nın eleğinden geçmiş iki kitap okudum son zamanlarda. Biri Zülfü Livaneli’nin anılarını derlediği “Sevdalım Hayat” -ki çok sevdim, iki günde bitirdim. Anı kitaplarında olduğu gibi, hem kendi kişisel tarihini yazmış, hem de yakın tarihe ilişkin yeni bir bakış sağlamış. Kitapta beni en çok etkileyen; pek çok zorluk yaşarken, bir yandan da dostlarıyla neşeyi, eğlenceyi, coşkuyu yaşamaya hep zaman ayırmış olması. Kitabın sonunu da bütündeki yerimizin farkındalığı ile bağlamış ki buna da bayıldım.
Okuduğum ikinci kitap da, Paulo Coelho’nun Portobello Cadısı (Can Yayınları, 2008). Bu kitapta beni etkileyenlerden biri, “ezber bozma” kısmı. Geçen aylarda farkındalık çalışmalarında ara ara bu yaklaşımı denedik yaşamlarımızda. Ezber bozma haftası bile yaptık. Kitabı okurken bu bölüme gelince, içim tekrar bir coştu.
Kitapta Athena “ritme uymadan” dans ettiğinde bir kapı açılır. Der ki, “Değişiklikler ancak yapmaya alıştığımız her şeyin tam tersini yaptığımız zaman gerçekleşir.” “Bugüne kadar öğrendiğin her şeye karşı gel. Sen ki ritmin aşığısın, ritmin bedeninden geçmesine izin ver ama ona boyun eğme.” “Geometri ve mükemmellik takıntısını aşmanın bir yolu bu.” “Bir çok şeyi ‘yapılmaları gerektiği gibi’ yapmaya alışmışızdır. Hiçbirimiz birtakım hareketleri yanlış yapmaktan hoşlanmayız, hele yanlış yaptığımızın farkındaysak.” “Engelleri yıkmaya bir kez cesaret ettikten sonra çok daha ruhunu vererek ve çok daha uyumlu dans eder Athena.”
Bir şeyi ezberden yaptığımızda içinde ruhu olmuyor görebildiğim kadarıyla. İçi boş oluyor. Belki doğru şeyler yapıyoruz ama kabuk gibi oluyorlar, içleri boş. Ve yaşamlarımıza baktığımızda ne kadar çok an’ı ezberden yaşadığımızı görüyorum. Acelemiz var çünkü, bilmem ne için! Sonra da içimizde yarattığımız boşluğu doldurmak için ne yapacağımızı, hangi kursa gideceğimizi, hangi kişiden medet umacağımızı şaşırıyoruz. Ya çaresizlik içinde olduğumuz yerde eşiniyoruz, ya kendi merkezimizden çıkıp, dışarıda çare arıyoruz.
Bazen de güvenlik alanımızdan dışarı adım atmamak için bir inat, bir inat hali içindeyiz. O tanıdık, bildik alanda sıkışmış haldeyiz oysa ki, ilerlemek, genişlemek, bilinmeyene atılmak istiyor bir yanımız. İçimizde bir çatışma.
Bu yazıyı okuduğumuz şu andan itibaren bir hafta boyunca “ezber bozma” haftası ilan edelim, ne dersiniz? Daha önce hiç gitmediğimiz yerlere gidelim, hiç yemediğimiz şeyler yiyelim, hiç giymediğimiz renkler giyelim, hiç veremeyeceğimizi düşündüklerimizi verelim, alışıldık ne varsa, bir farklılık katalım. Çevremizi de, kendimizi de şaşırtalım. Kendimize çizdiğimiz sınırları aşalım, bakalım ötesinde ne var?
Merak, macera, oyun, keyif, muziplik, farklılık, sürpriz ve keşfe açalım kendimizi…
Her zamanki ritme uymadan dans ettiğimizde, kalıpları kırdığımızda/ kalıplardan çıktığımızda, bakalım hangi yeni ritmi duyacağız? Çok heyecan verici…
Not: Yaşamınızda ezberi nasıl bozduğunuza ilişkin örnekleri, deneyimlerinizi bizimle de paylaşırsanız, bu satırlara gözü değenlere katkıda bulunmuş, ilham vermiş olabilirsiniz.
halecim,
YanıtlaSilezber bozma haftasında:) işe giderken farklı yollları kullanmaktan tut, çocukluğumdan beri neredeyse ilk defa bisiklete binmek gibi şeyler yaptım!! alışkanlığın getirdiği rahatlık tuzağından çıkmak için kendimi itelemem gerekti.sonra dönüp baktığımda,kendimi senin anlattığın hikayedeki atın nereye gittiğini bilmeyen yolcu gibi hissettim. 'otomotik pilottan' çıkıp, hayatımın kontrolünü almaya niyet ettim.
bu uygulamanın en önemli katkısı yaşamla ve kendimle tekrar bağlantı kurmaktı.içimde alışkanlığın rahatlığı yoktu ama heyecan vardı! ilginç bişi; beyin bu süreçte inanılmaz yaratıcı olmaya başlıyo.anladım ki;kendi kendime bunu yapmak 'bi nevi delilik' diyorsam, orda ezber bozulacak bişi var!şimdiki hedef de yine ezber bozup,yunanistan'a gitmek...hadi bakalım!
sevgilerimle
çağla
Selamlar ,
YanıtlaSilvippassanala ilgili araştırma yaparken sizin blogunuza ulaştım.
şimdi takip ediyorum sizi. çok beğeniyorum.
vippassanayla iligili nerede nasıl, yapabileceğimle ilgili
bilgi verebilirseniz çok sevinirim.
ayse_yucel@yahoo.com,