16 Ocak 2008 Çarşamba

İki Kişilik İnziva- Bizim Evde

10 Mart 2003

2002 inzivasından hemen sonra Buğday’da ekolojik yaşamı desteklemek üzere 7 ay kadar çalıştım. Hiç unutmuyorum inziva dönüşünün hemen ertesinde Buğday organizasyon grubu 5 senelik program yapmak üzere Büyükada’da 3 günlük bir çalışma düzenlemişti. Beni de davet ettiler. An an an, dedikten sonra, birdenbire 5 senelik program üzerine düşünmek, konuşmak bana bir zor gelmişti. Hatta kafam fiziksel olarak da ısınmıştı, yanaklarım al al olmuştu. Beyne yükleme mi oldu, bilmem. Birileri reiki falan verdiler, ben de gidip ağaçların altında yürüdüm, toprağa bastım da, toparladım :) Oluyor demek böyle şeyler…

2002’nin sonlarına doğru evsiz hayatım bitti. Eve taşınırken, ön odada gruplarla birlikte farkındalık çalışması yapıldığına ilişkin bir resim geldi gözümün önüne. Hatta bir de rüya gördüm buna ilişkin. Hoşuma gitti bu hal.

2002 Natürel Festival’inde vipassana üzerine bir konuşma yaptım. İlgiye şaşırdım. Hatta ilgilenenlere ne yapmalı diye düşündüm, hiçbir merkezde çalışma yapmak fikri içime iyi gelmedi. O zamana kadar senelerce organizasyonların içinde yer almıştım, bir yorgunluk muydu benimkisi. Yoksa çalışmaya geleneği sebebiyle bir ücret koyamayacağım, katkıyla çalışabileceğim için, merkezlerle bu para konusunu halletmenin yolunu mu göremedim. Birkaç ay geçti böyle.

Fiilen bir şeyler yapmak Mart 2003’ü buldu. Şu an nasıl gelişti de, öyle karar verdik, hatırlayamıyorum ancak evde 5 günlük bir inziva planladım. Belki 15 senedir tanıdığım bir dostum müthiş bir kapı açtı önümde. Yaşam öyle ilginç ki, benden genç olan Yasemin’e ilk tanıştığımız zamanlarda belki ablalık yapmıştım. Ancak yıllar sonra Yasemin, farkındalığı paylaşma kapısının aralanmasında çok önemli bir girişimde bulunarak, hepimize belki de annelik yaptı… Yasemin o tarihte vipassanada kullandığımız tekniği biliyor muydu, hatırlamıyorum. Ama 5 gün inziva yapmak istedi büyük bir hevesle. Bir program yaptım, yemeklerimizi de hazırladık, telefonları kapattık. İnzivada Yasemin’e rehberlik yapacaktım ama kendim de yarı inzivaya niyetlendim.

Tahmin edin, ilk gün yine günlüğüme: “Niye gene bu cendereye kendimi koydum!” diye söylenmişim :) Ancak bu kez artık, “Seni tanıyorum şekerim, biliyorum ki geçeceksin, buyur hükmünü yap ama senin ürettiğin düşünceleri eyleme geçirmediğimi de sen biliyorsun. Sahne senin, eriyene kadar seni izliyorum.”

Bu kez dersimi almışım, menü pek güzel. Yine iki öğün yiyoruz. Eğer yanlış hatırlamıyorsam, öğle yemekleri yalnızca salata, mümkün olduğunca çiğ besleniyoruz. Ama içinde yok yok. Kıvırcık, havuç, ceviz, kuru üzüm, peynir, mantar, portakal. Hatta buğday çimlendirmişiz, ondan da koyuyormuşuz.

Yasemin ile çok disiplinliyiz. Tam anlamıyla bir vipassana inzivası yapıyoruz. Akşamüstleri Yasemin’in uygulaması üzerine konuşuyoruz, paylaşacağım, önereceğim bir şey varsa, söylüyorum. Ancak Yasemin halinden memnun mu, tam anlayamıyorum. Uygulaması, disiplini, odaklanması çok iyi ama “nereden inziva yapmaya geldim” diyor mu, bilemiyorum, halinden tavrından hiç anlaşılmıyor. İnzivanın sorumluluğunu üstlendiğim için, zihnimde düşünceler yığınla. Ama bu da iyi bir deneyim oluyor. Sorumluluk üstlendiğimdeki koşullanmalarımı izliyorum. Beni derinden etkileyen farkındalık konusunu başkalarına nasıl anlatabileceğime ilişkin fikirler geliyor. Bir yandan da ne biliyorsun ki, ne anlatacaksın düşünceleri. Sanki her inziva bilgimi artıracağıma, bilgimi azaltıyor. Gittikçe hiçbir şey bilmediğimi fark ediyorum. Yıllarca tutunduklarım bir bir elimden kayıp gidiyor. Hatta Natürel Festivalindeki konuşmaya “Hiçbir şey bilmiyorum” diye başlamışım da, insanlar bayılmış. Niye bayılmışlar bilmiyorum, bu zaman oldu hala anlamış değilim. Oysa ara ara ahkam kessem de, emin olduğum hiçbir şey yok şu hayatta. Bir bilinmeyen içinde akıp gidiyorum. Tek bildiğim an’daki hisler diyeceğim ama orada bile dokunduğumu fark etmek için dikkatimi dokunma hissine götürdüğümde, bazen dokunduğumu bile hissedemiyorum, bir genişlik duygusundan başka bir şey kalmıyor. Tutunacak bir şey olmaması, bir referans noktası olmaması hem güzel, hem zor. Böyle bir halde, kime neyi anlatayım, neyi paylaşayım. Düşünce, düşünce… Neyse neredeydik: bizim evde Yasemin’le inzivada.

5 günü tamamladık, inzivayı bitirdik. Son gece Yasemin’le oturduk, konuşuyoruz. “Yasemincim ya, merak ettim, nasıl hissediyorsun, ‘nereden geldim bu inzivaya?’ diye düşündün mü?” Yasemin’in cevabını duyunca, mideme yumruk yemiş gibi oldum: “Hale, bu çok önemli bir çalışma. İnsanı gerçekle buluşturan bir çalışma. Sen bunu nasıl başkalarıyla paylaşmazsın. Bunu paylaşmamak en büyük ihanet (şimdi geçmiş gün, ihanet mi dedi, günah mı dedi, kötülük mü, hatırlayamıyorum, bu meyanda bir söz).” Sarsıldım. Bir yandan hoşuma gitti, bir yandan da hafif bir suçluluk sardı içimi. Ama daha ziyade teşvik olmuş.

Zira bu çalışmanın hemen arkasından farkındalık grup çalışmaları başladı. İki buçuk yıl kadar yoğun bir şekilde gruplarla farkındalık uygulaması yaptık. Aranızda eminim o çalışmalara katılmışlar vardır. Birlikte şehir koşullarına uygun uygulamalar oluşturduk. İhtiyaçları gördükçe, uygulamalar çeşitlendi. Ayşe’cim (Elmalı) sağolsun, çalışmaları bir program haline getirmekte çok yol gösterdi. Hatta bir ara işi iyice ilerletip, birinci kur, ikinci kur programlar bile yaptık. Bir-iki-üç günlük inzivalar yaptık. Hatta doğada farkındalık çalışmalarına gittik kaç kere. Acaba o programı da bu bloga koymak yararlı olur mu? Ne dersiniz?

2 yorum:

  1. yazılarınızı okumak içime huzur veriyor, bugün okurken niyet içimden söze dillendi ve kelimeler dudaklarımdan; artık ben de inziva yapmak istiyorum olarak aktı..yazmaya devam edin, kuru kuru bilgi değil deneyimin, özün deneyiminin naif bilgisini aktarıyorsunuz..
    sevgimle
    nilufer

    YanıtlaSil
  2. Kesinlikle yararı olur. Burada paylaştığınız her deneyimin bizlere büyük faydası olduğundan emin olabilirsin. Senden feyz alıyoruz.

    YanıtlaSil