21 Aralık 2008 Pazar

Mağduriyet/Kurban Enerjisi- 6

Önceki günlerden devamla...

---
Mağduriyet/kurban enerjisini görünce, büzülmenin, yine mi diye yılmanın, öfkelenmenin, bu kez de bu enerjinin mağduru olmanın alemi yok. Tahminim bu enerji çoğumuzun kimliğinde var, ortak kimliğimizde var. Bir kere bunu kabul edelim.

Peki ne yapabiliriz?

* En önemlisi bu enerjiyi tanımak, geldiğinde geldiğini fark etmek. “Aaa, mağduriyet/kurban enerjisi geldi.”, “Burada mağduriyet enerjisi hüküm sürüyor” diyebilmek. Çünkü bu enerjiyle özdeşleşmekten ayrılmak herşeyin başı.
Bu enerjiyi nasıl tanıyabiliriz?

- Birini/ olayı suçladığımızda;
- "Artık benden geçti, değişemem", dediğimizde;
- "O zaman yanlış karar almışım. Bu evliliği yapmayacaktım, bu okulu okumayacaktım, bu işe girmeyecektim. Bu eve taşınmayacaktım. Bu durumu onaylamayacaktım. Bu karar hayatımı mahvetti. Belimi doğrultamıyorum."
- "Benim ne gücüm var ki."
- "Bütün suç onun. Neler, neler yapıyorum, takdir de ediyorum, alttan da alıyorum. Şu bana yaptığına bak."
- "Bu çukurun içinden çıkmama imkan yok, bütün yaşamım böyle mi geçecek?"
- "Hakkımı vermiyorlar, hep küçük bütçelerle yaşamaya mahkumum sanki."
- "Doktor teşhisi koydu, ilaçları almaktan başka elimden ne gelir?"
- "Bu memleket böyle kardeşim. Hiçbir şey değişmez. Beceremeyiz. Yapamayız." (Devrim Arabaları filminde büfecinin sözleri mesela)
- "Param yok, bunu yapamam." dediğimizde, (diğer örnekleri de sizden alalım)
dikkatli bakalım, belki mağduriyet/ kurban enerjisi vardır yakınlarda. Olmayabilir. Genellemek gerçekle bağdaşmaz. Ancak bir yoklamakta fayda var bu düşünceler uçuşmaya başladığında.

* Mağduriyet/ kurban enerjisini görmek ilk adım. Sonra bunu bedenimizde nerede hissediyoruz diye bakabiliriz. Sakince, tarafsızca yanında oturup, gözümüzü dikip bakabiliriz bu enerjiye.

* Bu enerjiyi yakından tanımaya, anlamaya çalışabiliriz. Sanki bir laboratuar araştırması yapar gibi bu enerjinin özelliklerini, nerelerde çıktığını, bağlantılarını gözlemleyebiliriz.

* Yapışık başka duygular varsa, bunları fark edebiliriz. (Üzüntü, öfke, hayalkırıklığı, yas, korku, endişe gibi)

* Önündeki ardındaki düşünceleri, inançları, kalıpları fark edebiliriz. Sonra “Bu düşünce gerçeğe uygun mu, bu düşüncenin bana bir uyarısı, rehberliği var mı? Burada daha görmem gereken ne var?” diye bakabiliriz.

* Bir de “çalışkan öğrenciler” için :) Caroline Myss Sacred Contracts kitabında yaşamımızı etkilediğini söylediği arketipler için bir mülakat yöntemi önermiş. Sanki karşılıklı mülakat yapar gibi sorular sorulup, cevapların yazılabileceğini söylemiş. Bir enerjiyi tanımak için iyi bir yöntem olabilir. Bu soruları mağduriyet/ kurban enerjisi durumuna uyarlarsam, şöyle olabilir:

- Bu kurban/çaresizlik/güçsüzlük enerjisi ile bağlantılı kimler var yaşamımda? Bu kişilerin bu enerji ile nasıl bağlantıları var? Bu kişiler içinde benim yaşamıma en yakın kim var? Peki bu kişiyle olan bağlantım bana manevi yolculuğumda nasıl katkıda bulundu?

- Bu enerjiyle ilişkili bitmemiş hangi işler var yaşamımda? Yani affedemediklerim, serbest bırakamadığım acılar? Bu meseleler nasıl, hangi yollarla tamamlanır?

- Bu enerji yaşamımda iş başındayken fark edebiliyor muyum? Bu enerjimin düşüncelerimi, duygularımı etkilediği nasıl fark ediyorum?

- Bu enerjinin bana getirdiği bilgelik ne olabilir?

- Bu enerjiyle bağlantıda olabilecek hangi korkular, endişeler olabilir?

- Bu enerjiyle bağlantıda olabilecek hangi kuvvetler, olumlu özellikler olabilir?

- Şu anda bu enerjiyle ilgili atabileceğim hangi somut adım/lar olabilir?

* Mağduriyet/ kurban enerjisini gördükten sonra, bir seçim yapabiliriz (özgürlük işte burada): Bu enerjinin söylediklerini yapmama, hükmünden çıkma.

Kendimize sorabiliriz: Tıkanmış bu durumda nasıl bir akış olabilir? Genellikle perde oluşturan enerjiye tarafsız ve sakin bakıldığında, bu perde erir ve bir sonraki adım açıklıkla ortada görünür. Öyleyse, ne ala.

Değilse, kendimize hatırlatalım, “Her tıkanık durumda bir yol var. Biz görmüyoruz.” Hep aynı yerden baktığımızdan, aynı düşünce grubunun kombinasyonlarını denediğimizden, haklı olmaya yapıştığımızdan, üşengeçliğimizden, işimize gelmediğinden, kolayı seçmeye eğilimimizden yolu görmeyebiliyoruz. Oysa orada açıklıkla duruyor belki. Baktığımız yeri değiştirsek, ezber bozsak, çözme yolunda içten olsak, göreceğiz belki. Zihnimin içinde bana bunu her daim hatırlatacak bir küçük insancık istihdam edebilmeyi hayal bile ettim. Etrafı sis bastığında, kırmızı bayraklarını çıkarıp, “Yol var. Bakmaya devam et. Olağanın, alışıldığın dışına çık.” diye hatırlatacak biri.

Bir yanda mağdur elbisesine bürünmenin yüzeysel rahatlığı, diğer yanda yaşananların sorumluluğunu üstlenerek, hak aramanın, çözüm yaratmanın, dolayısıyla yaşama katkıda bulunmanın, akışa katılmanın özgürlüğü.

Her bir an seçim bizim.

Devamı derseniz: Şimdilik bu kadar :)

4 yorum:

  1. ..en icten tesekkurlerimle Hale.. hemde cook.

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Hale; farkında mısın bilmem ama sen burada kişiye özel bir "kutsal kitap" yazıyorsun. Yazılarının hepsi okundukça yeni bir bakış açısı, ders, anlam çıkarıyor insanın karşısına.

    YanıtlaSil
  3. Beklemekte yarar vardi;) cok uzun bir sure yazamadin ama mukemmel bir metin cikmis, sag-ol Hale;)

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Duygu
    Güzel iş çıkardık galiba hep beraber :)))

    Sevgili Başak
    Çok sevindim kat kat okunabildiğine yazıların. Yaşam yolumuza ışık tutabiliyorlarsa, ne mutlu.

    Sevgili Marie Helene
    Teşekkürler. Yazamadığım zamanlarda demek ki yazı pişiyormuş. Ben de kendime daha anlayışlı olayım bari, yazamıyorum diye üzülmeyeyim. Bu farkındalığı yakalamama imkan verdiğin için çok sağol.

    YanıtlaSil