23 Aralık 2008 Salı

Kriz Eğitmenimiz Olabilir Mi?

Mustafa hakkında yazmayan bir ben kaldım herhalde, haydi onu bırakayım. Ama dünyadaki finansal-ekonomik kriz üzerine çok yazılıyor çiziliyor, bu kalabalığa katılasım var... :)


Amerika'da patlayan, küreselleşmiş ekonomiyi domino etkisiyle allak bullak eden ekonomik kriz çok olumsuz bir durum olarak görünüyor. Pek çok kişinin hayat şartları değişiyor. İrili ufaklı pek çok taş yerinden oynadı, daha da epey yer değiştirecek görünüyor.

Bir başka açıdan bakınca da, bu kriz “gerçek” ihtiyaçlarımızı fark etmemize yardımcı olacak gibi. Tüketerek doyurmaya çalıştığımız açlığımızla yüzleşeceğiz belki. Nedir bu açlık? Bu “alma”, “sahip olma” arzunu daha yakından tanıyacağız belki. İçimizde alışveriş arzusu uyandığında hemen dükkanlara koşmadan, belki durup, bu enerjiyi izleyeceğiz. Bu arzu hangi ihtiyacımızın kılık değiştirmiş hali acaba? İçimizde ne oluyor?

Belki şaşaadan sadeliğe geçişi yaşayacağız. Bu kriz eğitmenimiz olacak. Pek çok olağan durumda, alelade bir iş yaparken mesela, iliklerimize kadar bizi doyuran bir enerji akışı hissedeceğiz belki. Çok sıradan an’larda. Öyle hiçbir şey düşünmez, hiçbir şey beklemez, öyle yalnızca olanla bir olmuşken.

Belki yerele döneceğiz. Kriz yine eğitmenimiz olacak. Çok uluslu şirketlere mi katkıda bulunmak istiyorum, mahalle esnafıma mı diye düşüneceğiz. Belki bazılarımızın çocukluğundaki yerli malı haftalarının mantığına döneceğiz, aldığımız malların yerel olmasına dikkat edeceğiz. Ekonomi uzmanları piyasaları mı çökertmek istiyorsunuz diye soracaklar belki ama onların sistemi de birbirini deviren dominolardan ibaretmiş, nereden tutacaklarını bilemiyorlar diye düşüneceğiz.

Belki dayanışmayı daha çok hatırlayacağız. Marmara depreminde yaşadık, çoğumuzun içinde bir acil durum düğmesi varmış sanki, düğmeye basıldı, neredeyse bir refleks otomatikliğinde yığınlar dayanışmaya koştu. Gerçi çoğunluk ne yapacağını bilemedi, müthiş bir enerji heba oldu gibi ama bu dayanışma niyeti var ya çoğumuzda; gerisi teferruat. Öğreneceğiz verimli, yerinde dayanışmayı da. Bu kriz yine öğretmenimiz olacak belki. Deprem vehametinde değil elbette, acıdan değil, empatiden, sevgiden gelecek belki bu dayanışma

Belki yaratıcılığımız gelişecek bu süreçte. Para, malzeme azlığı yaratıcılığa müthiş yer açar genelde. Çocukluğumuzu hatırlayalım, yani 30-40 yıl önce çocuk olmuş olanlar. Oyuncaklar ne kadar azsa, o kadar hayale yer yok muydu? Kırık bir çini parçası bebeğin yatağı da olurdu, tabak da, duvar da, araba da, kapı da- oyununa göre. Şimdiki yatak şeklindeki bir oyuncak ancak yatak olur, hayale yer yok. Geçen siyaset meydanında Halit Kıvanç eski radyo günlerini anarken, bir ustanın kendisini “Aman fazla tasvir etme, hayal gücüne yer kalsın” diye uyardığını söyledi. Belki kriz yaratıcılığımızı ortaya çıkarmak için eğitmenimiz olacak, bize yer açacak.

Belki kriz gerçek bolluğa, berekete açılmamıza vesile olacak. Gerçek zenginliğin ne olduğunu hatırlatacak bize. Kendimize “Gerçek zenginlik ne?” diye soracağız. Cevapla belki kendimizi bile şaşırtacağız.

Belki kriz yönetmeyi öğreneceğiz. Şirketlerde kullanılan tekniklerini bilmiyorum ancak belki an’da olmayı, zorluklar karşısında sağlam, doğrudan, açık durmayı, gözlemlemeyi öğreneceğiz. Gözlemledikçe, olanı olduğu gibi göreceğiz. Bilgeliğimiz artacak. Bilgelikten gelen eylemlerle yaşamı zenginleştireceğiz. Belki.

Belki önceleri zoraki, sonraları bilinçli olarak daha adil, daha dürüst, daha karşısındakini de düşünen, daha birleştirici insani, ticari, siyasal ilişkilerimiz olacak. Haberlerde gördüm, ezeli düşmanlar diye kendini tanımlayan Çin ve Japon yetkililer dostluk mesajları veriyor, aynı masada oturup, krizin etkilerini azaltmanın yollarını, dayanışmanın yöntemlerini konuşuyormuş. Belki böyle böyle kalbimize de dokunacak, kalbimizi de kaplayacak bu birliktelik ruhu.

Belki dünyamıza hesapsızca, hatta vicdansızca yüklediğimiz yükleri önceleri zoraki ancak sonraları bilinçli eylemlerle azaltacağız. Dünyamız bir “oh” diyecek. Büyülenmiş gibi gerçeklerden uzaklaşmış zihnimiz yaşayan tüm varlıklarla ortak yaşadığımızı hatırlayacak. Belki. Dilerim.

2 yorum:

  1. Hayatın getirisi bir çok şey yaşarken, bence de "Kriz yönetimi" aslında en önemli yeteneğimiz olmalı.. Kriz içimizde çıktığında, kriz dışımızda var olduğunda onu anlamak -yönetebilmek- dönüştürebilmek gerçek bir başarı..

    Bu ekonomik krizin bize anlatmaya çalıştığı da böyle birşey aslında..Çünkü aslında kriz yok..

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Brajeshwari,
    Ne güzel söylemişsin, "aslında kriz yok". Kriz kelimesi aslında bir kavram, içini bizim yazdığımız bir hikaye. Oysa yalnızca "olan" var. Kriz kelimesi olumsuz bir algı yaratıyor. Belki bu olumsuz yargı bizim olan'a karşı vereceğimiz tepkiyi de etkiliyor. Elbette işten çıkarılma var, para sirkülasyonunda azalma var vs. Ancak "olan"ı görüp, sakince ne olduğunu iyice gözlemlemek ve de yaratıcı çözümler bulmak tüm yaşamımızın işi. Katılıyorum... Katkın, açılımın için teşekkürler...

    YanıtlaSil