19 Ocak 2009 Pazartesi

Yüreğimizle Uyumlu İfade

(Geçen hafta mucize gibi bir şey oldu. Birkaç gün üst üste kendi üstümde yoğun çalışmalar yaptım. Bir gün evden çıkmadan önce, mutfağın camlı balkona açılan kapısını açayım da, çiçekler üşümesin diye kapıyı açmaya gittim. Saksıda yetiştirdiğim rokanın üzerinde bir renk dikkatimi çekti. Yaklaşayım ki, yukarıdaki uğur böceği. Tahmin edersiniz ki, gözlerim iki misli oldu :) Bu sevimli uğurböceğinin nereden girdiğini bir türlü bulamadım. Üstelik de bu mevsimde. Mantıklı açıklamasını bir kenara bırakıp, yaşamdan harika bir teyit ve armağan diye yorumladım. Bu resmi buraya koyarak, tüm kendi üzerinde çalışma yapanlara da yaşamın teyidi olmasını diliyorum...)


Bazen kendimi ve başkalarını dinliyorum: “Nerede tıkandığımı bilmiyorum.”, “Sorunun ne olduğunu anlamıyorum.”, “Çözümü görmüyorum”, “Kaç kere denediysem de yapamıyorum.”, “Bu alışkanlığı aşamıyorum.”, “Yine aynı duvara tosluyorum.”, “Bu yorgunlukla yapmama imkan yok.”, “Param yok, yapamam”, örnekler uzayıp gidiyor; değil mi?

Belki bunu daha önce paylaşmışımdır ancak yine paylaşasım var. Haziran’da (2008) Vivet ve Sija’nın öncülüğünde Nada Ignjatovic-Slavic bir şiddetsiz iletişim semineri yapmıştı. Yoğun ve hepimize pek çok ufuklar açan bir çalışma olmuştu. Ara ara o çalışmadan sistemime katılan bilgileri ve yaşama uygulayıp gördüklerimi yazarak paylaşmak niyetindeyim. Son günlerde yukarıdaki gibi cümleleri sıklıkla duydukça, okudukça, hepimize Nada’nın dikkatimizi çektiği bir konuyu hatırlatmak istedim, elbette kendi anladığım şekliyle.

"Nerede tıkandığımı bilmiyorum" dediğimizde, bu cümlenin içinde pek bir umut, kapı, pencere, yol yok, değil mi? Sabit, kapalı bir cümle gibi. Nada böyle bir cümle söylediğimizde aslında yürekten istediğimiz şeyin “Nerede tıkandığımı bilmek istiyorum” olduğunu hatırlattı bize. Yüreğimiz gerçekten de bunu istiyor, buna ihtiyacı var: açıklık, anlayış, farkındalık, berraklık, geniş görüş…

İfade ettiğimiz ile aslında yüreğimizin özlemi olan ya da yüzünü dönmek istediği yer olan arasında ciddi fark var. Nerede tıkandığımı bilmiyorum’u tespih çeker gibi tekrarlamanın pek bir faydası da olmuyor, insanı ümitsizliğe, kara kuyulara çekmekten başka.

Oysa yüreğimizin gerçek isteğini (ihtiyacımızı), “Nerede tıkandığımı bilmek, anlamak, görmek istiyorum/ bilmeye niyet ediyorum” şeklinde ifade etsek (hem kendimize, hem konuşurken/yazarken), enerjisi bambaşka oluyor. Hem daha dürüst, kalbimizle hizada/ uyumlu bir ifade şekli oluyor, hem de yüzümüzü nereye döndüğümüzü ifade ediyoruz ve yaşamdan cevaplar patır patır düşmeye başlıyor. Sanki böyle ifade ettiğimizde bir manyetik alan oluşuyor ve bu manyetik alan içine cevapları çekiyor ya da cevaplar kendiliğinden o alana giriyor.

Devamı yarın...

1 yorum:

  1. ah bu kelimeler, o kadar hoyratca kullanıyoruz ki onları... Nasil bir enerji tasidiklarini unutuyoruz böyle..

    Yüregine sağlık Hale..

    YanıtlaSil