21 Ocak 2009 Çarşamba

İlgi Alanı - Etki Alanı

Geçenlerde çeşitli vesilelerle yaşamdan gelen “Nerede tıkandığımı bilmiyorum.”, “Çözümü göremiyorum.”, “Yaşamım tıkanıp kaldı” hallerinde acaba hakikaten de görüşün açık olmadığı yerlere mi bakıyoruz diye merak ettim. Belki ışığı tuttuğumuz yerde görülecek bir şey yok, dolayısıyla da görmüyoruz. Ya da şu an görüş kapasitemizin çok ötesini görmeye çalışıyoruz. Bu fikir pek ilginç gelmişken, daha önce okumaya başladığım ama bitirmediğim bir kitabı tekrar okumaya başladım: Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı (Stephen Covey, Varlık Yayınları/Özel Dizi, 2003) Çoğunuz okumuştur herhalde, çevremde pek okumayan yoktu ilk elime aldığımda, pek bayıldıkları bir kitaptı. Geriden geliyorum :)

Kitapta bildiklerimizin farklı ifadeleriyle birlikte (ki gerçeğe yaklaştıran bilgileri defalarca duymak bana her zaman iyi geliyor), yaşamımda denemek istediğim birkaç da pratik bilgi buldum.

Işığı nereye tuttuğumuz dikkatimi çekince ve merakla bu konuya odaklanınca, bu kitapta okuduğum bir bölüm ufkumu açtı. Kitapta yazılanları biraz genişletip, esnetince, bu konuyla örtüşür hale geldi.

Stephen Covey, zaman ve enerjimizin odak noktasına bakmamızı öneriyor. Hepimizin bir ilgi alanı, bir de etki alanı olduğunu söylüyor. İlgi alanımıza ilgimizi çeken, önem verdiğimiz konular giriyor. Etki alanımıza da bir şeyler yapabildiğimiz, etki yaratabildiklerimiz giriyor. Eğer zamanımızı ve enerjimizi tamamen ilgi alanımıza odaklarsak, etki yapamadığımız için bir süre sonra yenilmişlik duygusuyla dolabiliyoruz. Bu olumsuz enerjiyle, kişilerin bir şeyler yapabilecekleri alanları ihmal etmeleri birleşince, etki alanı da küçülebiliyor.
Oysa etki alanımıza enerji ve zaman verirsek, bir şeyler yapabileceğimiz işlerin üzerinde çalışırsak, küçük adımlarla da olsa, zamanla etki alanımızı genişletebiliriz,
diyor Covey bu bölümde özetle.

Temel anlayış böyle. Bu anlatım tarzı bana çok anlamlı geldi. Bir konuda tıkandığımızda, acaba o an yapabileceğimiz/etki alanımız içinde olan bir adım atmak bizi o tıkanıklıktan çıkarabilir mi? Bazen çok ötelere bakıyoruz, o anki bilincimizin, deneyimimizin, becerimizin çok ötesini görmeye çalışıyoruz. Ve göremiyoruz, sonra da üzülüyoruz, hayalkırıklığına uğruyoruz. Bazen de baktığımız yere onlarca defa tekrar tekrar bakıyoruz. Böyle durumlarda zihnimizde kırmızı bayrak sallayan bir adam olsa keşke ve “Yok kardeşim burada bir şey, başka yöne baksana” diye kendimize getirse bizi…

Bunları yazarken, kendimizi sınırlamaktan ya da sınırlı kabul etmekten söz etmiyorum. Tam tersine. Ancak o an’ın gerçeği ile dans edebilmek için, etki alanımızı fark etmenin de çok önemli olduğunu görüyorum gittikçe. Etki alanımız biz üzerinde çalıştıkça, gittikçe büyüyor Covey’in de söylediği gibi. Aslında çok temel bir anlayışı hatırlatıyor bize, ancak sık sık unutuyor muyuz ne :))

'Gerçeği farklı söyleyenlerden biri' olan Covey de, kendimizle çalışmanın altını kalın ispirtoluyla çizmiş. Diyor ki, “Evlilik konusunda bir sorunum varsa, durmadan karımın hatalarından söz etmek bana aslında ne kazandırır? Sorumlu olmadığımı söyleyerek, kendimi güçsüz bir kurban durumuna düşürürüm; olumsuz bir konumda sıkışıp kalırım. Ayrıca karımı etkileme yeteneğim de azalır: dırdırcılığım, suçlamalarım, eleştirici tavırlarım, onun kendi zayıflığının doğrulandığını hissetmesine yol açar yalnızca. Eleştirici tavrım, düzeltmek istediğim davranışlardan çok daha kötüdür. Durumu olumlu biçimde etkileme yeteneğim azalır ve tükenir.
Durumumu düzeltmeyi gerçekten istiyorsam, denetimim altında olan o tek şeyin –yani kendimin- üzerinde çalışabilirim. Karımı hizaya getirmekten vazgeçip kendi zayıflıklarımla ilgilenirim.” (S.90)

Bu hali son zamanlarda İsrail- Filistin meselesinde çok yoğun yaşadım. Dünyasal düzeyde büyük çapta etki alanımın ötesinde bir meseleydi benim için. Ancak yine de etki alanım vardı: oturdum kendi üzerimde çalıştım, hiç olmazsa kendi şiddet yükümün ortak bilinç alanımızda sevgiye dönüşmesi niyetindeydim. Belki ileride bu tür meselelerde etki alanım daha genişler, daha başka şeyler de yaparım. O an görebildiğim o kadardı. Pek de güzel bir sözü var Covey’in; yazıyı onunla bitireyim: “Bir embriyon kadar küçük olan özgürlüklerini her gün kullanan kişiler, bu özgürlüklerini yavaş yavaş büyütürler.”

3 yorum:

  1. Gerçekten çok güzel bir yazı Covey' e teşekkürler; sizlerin de ellerinize sağlık. Her genç bu kitabı okumalı bence,

    YanıtlaSil
  2. Yorumunuz için teşekkürler...
    Geçen gün kitapçıda Covey'in yeni bir kitabıyla karşılaştım, aldım... Daha henüz okuyamadım ama belki ilginizi çeker diye paylaşayım: Güven'in Hızı- Her Şeyi Değiştiren Tek Şey. Varlık Yayınlarından çıkmış... Olur da okursanız, bizimle de paylaşırsanız, seviniriz...

    Bir de Viktor Frankl'in İnsanın Anlam Arayışı kitabı bu konuya ilişkin çok ufuk açıyor...

    YanıtlaSil
  3. Yazınızın başında anlattığınız tıkanmışlık hallerine herkes gibi girdiğim zamanlar,kendimce geliştirdiğim bir yöntemle, evde onarılacak bir şey bulup zihnimi dağıtarak (neticede daima berraklaşır) kendimi iyi hissederim. Yazınızı okuyunca anladımki etki alanım içinde kalmak iyi geliyormuş.
    İnsanın aklına şu da geliyor etki alanları çok geniş insanlar (mesala politik liderler) acaba daha mı farklı yaşıyorlar hayatı ?
    Levent

    YanıtlaSil