26 Ocak 2009 Pazartesi

Dilek - Güç - Emek

Bugün başka konulara odaklandım, yazı çıkmadı. Biraz önce Seda aradı, "Nerede bugünkü yazı?" dedi. "Söyle, ne istersen pişireyim." dedim. Söylemedi. Ancak çeşitli konulardan konuşurken, yine Mavi Tüy'den bir cümle aklıma geldi- geçen kitabı karıştırırken, görmüştüm. Umarım idrak, ilham ve şevk verir hepimize.


"Sana hiçbir dilek verilmemiştir ki,
onu gerçekleştirecek olan güç de birlikte verilmemiş olsun.
Ancak bunu elde etmek için çalışman gerekebilir."

Richard Bach, Mavi Tüy, Arkadaş Yayınları


Bugün yeni ay. Bir inanışa göre, dileklerin dilendiği, niyetlerin yapıldığı bir gün. Belki içimizi bir kolaçan ederiz ne dilekler var içimizde, gerçekten ne istiyoruz? Ve de bu niyetlere doğru hangi sadeleşmeleri, değişimleri yapmaya razıyız? Ne kadar ve ne tür emek verebiliriz?

Bütünün en yüksek iyiliğine olan niyetlerimizin gerçekleşmesi dileğiyle...




3 yorum:

  1. Çok teşekkürler Hale'ciğim.

    Nasıl moral oluyor bu blog yazıları-mesajlar bilemezsin.

    Mavi Tüy'ü de andık sayende. Lise yıllarında okumuştum.

    Kitapta nereleri not aldıysam defterime onlar çıkıyor karşıma mutlu oluyorum.

    Dün akşam "Sen ne dilersen" adlı filmi izledim ikinci kez.

    Tavsiye ederim. Yıldız Kenter, Fikret Kuşkan, Zeynep Eronat, Okan Yalabık, Ahmet Mümtaz Taylan oynuyor. Bunlar hatırladığım oyuncular. Filmde anda olmaya, kalpten istediklerinin hayatında gerçekleştiğine, ne istediğine çok dikkat etmen gerektiğine dair öyle güzel mesajlar var ki. Bulabilen mutlaka izlesin.

    Dünden beri düşünüyorum bazı şeyleri istiyor görünüyorum. Kafam bulanmışken iyi geldi. Çünkü gerçekten istiyor muyum istiyor göründüklerimi diye düşünüyordum. Oysa ki altta bir tembellik, bir tembellik... Dilim söylüyor. Birazdan yeniay dileklerimi yazacağım. Hatırlattığın için tekrar tekrar teşekkürler.

    Seyir defterimizde daima güzel, hoş, evren ve bizler için hayırlı deneyim, anılar ve gezi yazıları olsun.

    Seda

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Hale;

    Sadeleşme konusu kafamı meşgul etmeye devam etmekte. Annem falan bozuluyor bu aralar neleri elden çıkardığımı duyduğunda:) İç sesim söylüyor gibi geliyor bana nelerden kurtulmak gerektiğini, onu dinliyorum. Dinlemediğimde sonucun kimseye fayda sağlamadığını görünce doğru yolda olduğuma daha bir emin oluyorum. Son örnek: Babaannem ben evlenirken (yani 7yıl önce) bana kendisine ait, ama hiç kullanmadığı kıymetli bir yün halı hediye etmişti. Aslında halıya hiç ihtiyacımız yoktu ve gelen halı da hem desen hem de renk açısından hiç zevkimize uymadı. Ama babaanne hediyesi olduğu için elden çıkaramadım, sardık sarmaladık, sakladık bir yere. Bir kaç kez teşebebüs ettim vermeye, hadi benim zevkim değil ama burada ziyan oluyor, başkasının ihtiyacını görür bari dedim. Her seferinde annem karşı çıktı "olur mu kızım, kıymetli yün halı, babaannene ayıp olur" diye. Bu arada babaannem başka şehirde yaşıyor ve evinme yıllar önce ancak bir kez gelebildi, halının durumunu sürekli takip edecek durumu yok yani:) Şu anda evimizde ufak çaplı tadilat işleri var, bunu yeni bir fırsat olarak gördüm bazı eşyaları elden çıkarmak ve biraz daha sadeleşmek adına. İlk giden de o halı oldu, artık anneme falan "vericem" demedim, "verdim" dedim. Evimize temizliğe gelen kadın sevinçle aldı halıyı ama yıllarca paketli kalan halıyı açtıklarında altının tamamen çürümüş, lime lime olduğunu görmüşler ve mecburen atmışlar... İşte sevgili babaannemin kendinden kıymetli görüp kullanmaya kıyamadığı, benim de yıllarca annemin ikazıyla atıl beklettiğim halı varlığı süresinde hiç kimseye bir fayda sağlayamadan yok oldu gitti.

    Ben bunu sahip olunan eşyaların ancak kullanıldıkları vakit bir anlamları olduğuna, kullanılmayanaların, "belki bir gün lazım olur" ya da "kıyamıyorum" diye dolapta kıyıda köşede bekletilenlerin gerçekten de elden çıkması gerektiğine dair çok güçlü yeni bir işaret olarak aldım. Üstüne de her zamanki gibi bu yazını okudum:)

    YanıtlaSil
  3. Seda'cım...
    Şubat ayının yeni ayına birkaç gün kaldı- 24 Şubat'mış. Geçen ayki dileklere bakma ve eğer hala gerçekleşmedilerse, acaba bunların gerçekleşmesi için görmem, fark etmem, serbest bırakmam, teslim olmam, değiştirmem, dönüştürmem, adım atmam, hazırlık yapmam gereken bir şey var mı diye bakma zamanı belki bugünler...
    Film önerisi için çok teşekkürler. Defterime yazdım, araştıracağım. Acaba seyrettim mi diye de tereddütteyim, görüştüğümüzde konusunu soracağım sana :)
    Dileklerin için de çok teşekkürler... Sesini daha çok duysak burada, ne güzel olur :))
    Sevgiyle

    Sevgili Başakcım...
    Sadeleşme ile ilgili bu kadar güzel bir örnek olur... Sadece mallarda değil, bazen bilgilerde de aynı durumu yaşıyoruz. Kullanılmayan bilgi, beceri, bir süre sonra lime lime olup, kimsenin işine yaramıyor ve o bilgiyi edinmek için harcanan zaman ve emek heba oluyor. Bizi uyandırmak için güçlü bir uyarı olan bu örneği paylaştığın için çok teşekkürler... Sevgiyle

    YanıtlaSil