2 Haziran 2008 Pazartesi

Açık uçlar...

Tamamlamayla ilgili yazınca hemen açık uçlarla ilgili de yazasım geldi.

Epey bir zaman önce açık uçlu bıraktığım, saçaklı bıraktığım pek çok şeyin enerjimi düşürdüğünü fark ettim. Açık uçlu neyi bıraktımsa, günlük yaşamda bunları düşündüğümü fark etmiyorum genellikle, ancak zihnimi dikkatli izleyince, sessiz düşüncelerle sürekli zihnime akınlar düzenlediklerini gördüm. Diyelim eve aldığım suyun firmasını değiştirmeye karar mı verdim, bunu yapana kadar gün içinde onlarca kez bu konu aklıma geliyor ve enerji harcıyorum fark etmeden. Bir yerde su bayi görüyorum, su kelimesini okuyorum, masada su şişesindeki ismi okuyorum, hep düşünce ürüyor. Seçici algı sebebiyle de bu konuyla ilgili yazılar, dükkanlar dikkatimi çekiyor ve düşünce yaratıyor. Her düşünce enerji harcıyor. Açık bırakılmış bir musluk gibi, boşa akıyor enerji. Ancak bu o kadar gizli, sessiz sedasız oluyor ki, günlük yaşamın içinde dikkatli değilsem fark etmeyebiliyorum. Suyla ilgili örnek pek de acil ve önemli olmayan bir örnek, ancak yaşamımızdaki onlarca konuyu düşünürsek, ne kadar çok enerji kaybettiğimizi görebiliriz.

Arkadaşım Arzu Kutan’ın önerdiği ve bana okuma imkanı verdiği bir kitapta (Take Time for Your Life, Cheryl Richardson, Broadway Books) okumuştum:

Cheryl, genellikle enerji seviyemizin yaptıklarımızla ilgili olduğunu düşündüğümüzü yazmış. Yani stresli bir durumda enerji harcarız, tükenmiş hissederiz. Sağlıklı bir yemek yeriz, enerjimiz artar gibi. Oysa yapmadıklarımızın da enerji kullandığını hatırlatmış Cheryl. Zihinsel, duygusal enerji kullanıyoruz. Yapılacaklar listesindeki nice ertelenen iş, suçluluk hissetmemize ya da dikkatimizin dağılmasına neden olmuyor mu?

Kitapta bu enerji bağlantısı çok güzel anlatılmış. Anatomy of the Spirit adında başka bir kitaptan alıntı yapılmış ve “insan enerji sisteminde, çevremizle bireysel etkileşimimiz sembolik olarak elektromanyetik bağlantılara benzetilebilir. Bu bağlantılar bedenimizden geçer ve dışımızdaki eşyalara ve insanlara bizi bağlar. Bu sistem üzerinden çevremizdeki her şeyle sürekli iletişim halinde oluruz.” demiş. Bedeninizden yaşamınızdaki tamamlanmamış her şeye uzanan enerji kabloları olduğunu hayal edin demiş Cheryl, bu kabloların sizden geçmişinize (tamamlanmış ya da çözümlenmemiş ne varsa) ve geleceğinize (endişelendiğiniz ne varsa) uzandığını düşünün. Bu enerji kabloları sizin yaşam enerjinizden enerji almakta. Şu an yaşamınızda en çok yapmak istediğiniz şeyleri yapmak için ne kadar enerjiniz kalıyor geriye?

Cheryl, kendi ifadesiyle yine sadeleşme üzerine yazmış. Bu kabloları nasıl günlük yaşamımıza, şimdiye getirebileceğimizi, yaşamda gerçekten önem verdiklerimize nasıl daha fazla enerji aktarabileceğimizin yollarını paylaşmış. Bir de uzun liste vermiş, “bakın bakalım ilişkilerde, çevrede, bedende, zihinde ve ruhta, işte ve parasal konularda nerelerde enerji kaçırıyorsunuz” diye.

Bizler de kendi listelerimizi yapabiliriz:

Ertelediğim neler var?
Evde tamir bekleyenlerden, ziyaret edilecek akrabalara, alınacak hediyelere, verilecek banka talimatlarına, alınacak dişçi, doktor randevularına, yaptırılacak tahlillere, bakılıp, atılacak kağıtlara, cevaplanacak e-postalara, öğrenilecek becerilere, yarım bırakılmış ve hala okumayı düşündüğümüz kitaplara, affedilecek kişilere, serbest bırakılıp, yüzleşilecek duygulara, yapılacak bütçelere, alınacak bazı önlemlere kadar neler var ertelediğimiz?

Bir liste yapmakta yarar var, bari aklımızdan çıksın, kağıda aksın. Cheryl, en önemli 10 taneyi seçin ve üzerinde çalışın diyor. Onun önerisi ya yapın, ya başkasına yaptırın, ya da atın, bırakın. Kitapta güzel uygulamalar var.

“Yaşamını Ertelemeyin” (Susan Roberts, Mavi Yayınları) adlı kitapta ise, çok güzel sorular var ertelemenin mekanizmasını daha detaylı görebilmek için.
Mesela diyor ki:
“Bu işe başlamak için hangi olayın veya hissin gerekli olduğunu düşünüyorum?
Neden ilk önce bu olayın veya hissin gerçekleşmesi gerekiyor?
Peki bu olay veya hisler hiç gerçekleşmezse, bu işi nasıl yaparım?”

Kendime bu soruları sorduğumda içte işleyen bir mekanizma gördüm ve içimden yoğun bir şefkat yayıldı. Ertelediğim bir iş için enerjimin yüksek olmasını ve derinden bağlantı kurmayı bekliyormuşum. Ne harika bir istek, ne kadar insanca. Oysa o işi zamanında yapmıyorum diye kendimi ne çok dövmüşlüğüm var. Bu isteği görünce, içim yumuşadı, gevşedim, şefkat kapladı iç dünyamı. Böyle bir ortamda çözümü ya da alternatif yolları görmek çok daha kolay.

Kitapta bana farkındalık getiren nice soru var. Mesela:
“Bu işin sonucunda ne bekliyorum?
Mükemmel olmasa da çabamı nasıl takdir edebilirim?
Bu konunun sonuçlarını bir yargılama değil, öğrenme süreci olarak nasıl görebilirim?”

“Geçmişte ne gibi engeller işimi tamamlamaktan beni alıkoydu?
Bu engelleri nasıl ortadan kaldırabilirim?”

“Bu işi bitirmenin olumlu yanları ne?” gibi nice soru var. Üşenmedim konuyla ilgili tüm soruları yazılı olarak yanıtladım.

Güzel sorular insanın farkındalığını çok artırabiliyor. Sanki “bak burada da bir oda var, içinde ne olduğunu biliyor musun?” diyor sorular, ben de merakla odaya girip, içeride ne var ne yok keşfediyorum. Keşfettikçe de zenginleşiyorum sanki, olumsuz diye algıladıklarımın gerçek yüzlerini görüyorum sanki, yaşama dokunduğumu hissediyor, şefkat ve sevgiyle doluyorum.


Çifte kazanç gibi; hem yaşama dokunmanın getirdiği enerji, hem ertelenenleri, açık uçluları tamamlamanın enerji tasarrufu.

Sizde de açık kalmış musluklar var mı? Bedeninizden nice kablo çıkıyor ve boş yere enerji akıyor mu?

2 yorum:

  1. Açık kalmış musluklardan öte ben koca bir kevgirim. Daha da kötüsü benim gibi bir kevgirle yaşıyorum. Dün yatmadan önce kocacığıma söylediğim son söz: "keşkelerimiz olmasa seninle konuşacak birşey bulamayacağız heralde" oldu:) Eyvah ki ne eyvah...

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Hale, yazını bu sabah okudum ancak radyo programım için benim de benzer bir konuyu dün gece kaleme almış olmam tesadüf değil herhalde :))

    sevgilerimle..
    Çiğdem

    YanıtlaSil