2 Şubat 2009 Pazartesi

Korku - Güç

Dün gece aşağıdaki yazıyı yazdım, tam bloga koyacağım, hem de gelen yorumlara iki satır bir şeyler yazayım diye heveslenmişim, internet bağlantısı gitti. Ancak şu an koyabiliyorum...
------
Dün geceki rahat tren yolculuğundan sonra (bayılıyorum tren yolculuklarına), bugün İnci ve Ali Hocaların sevgiyle ve eminim büyük bir özveriyle kotardıkları birkaç günlük bir çalıştaya katıldım. Çalıştayı sunan kişi John Croft. Konu sürdürülebilir yaşam projelerine yönelik bir destek sistemi.

John Croft'un bir cümlesini paylaşmak istiyorum bugün. Anladığım, hatırladığım kadarıyla dedi ki, "Korkularınız aslında sizin en büyük gücünüzün olduğu alanı işaret eder."

Açıklama yapmadı henüz, önümüzdeki günlerde altını dolduracak herhalde. Ancak bu söz bana pek çok açılım yaptı. Hem hepimize gözlemleyecek, üzerinde düşünecek malzeme olsun, hem de kendi yorumumu yaparak, yazarken netleşeyim diye burada paylaşayım istedim bu sözü daha gerisini dinlemeden.

Korkularımızın bize söyleyecek epey sözü olsa gerek. Kimi karşılanmayan ihtiyaçlarımızı, bazen de çok derindeki ihtiyaçlarımızı işaret ediyor olabilir. Kimi edinmemizin uygun olacağı bazı donanımları, araçları, becerileri öğrenmemizi hatırlatıyor olabilir. Çeşitli nedenlerle gelişmemiş, güdük kalmış yanlarımızı gösteriyor olabilir. Kimi yaşam derslerini gizliyor olabilir içinde.

Korkularımızla yüzleşip, onlara dimdik farkındalıkla bakabildiğimizde, önemli bir şey oluyor diye gözlemliyorum. Bir kere korktuğumuz şeyden kaçmak için, o kadar çok enerji harcayabiliyoruz ki, dimdik farkındalıkla gözünün içine bakmak hiç kalır yanında. Korkuyla oturup, bedendeki hareketlerini izlediğimizde, korku eridiğinde, kaçmaktan helak olmuşluk son buluyor. Oradan ciddi bir enerji serbest kalıyor yaratıcılıkta kullanılmak üzere- eğer öyle seçersek. Ayrıca "öldürmeyen şey güçlendirir" diye halk arasında bir söz vardır, hakikaten korkuyla yüzleşip, sakince korkuyla oturabildiğimizde iç alemimizde ciddi bir güçlenme oluyor. Sanki büzülmüş bir kas eski halini alıyor gibi.

Öyle en büyük korkularla başlamaya da gerek yok- içimizden bir şey ille o demiyorsa. Ufak bir korkuyla da başlayabiliriz. Korku nasıl bir şey acaba? Korku zihinde olduğunda bedenimde ne hissediyorum acaba? Nerede hissediyorum? Dimdik gözlerinin içine bakabilir miyim bu korkunun? Sakince, tam farkındalıkla, her an'ı keskin bir şekilde gözlemleyerek?

Gandhi de, tüm şiddetin, dünyadaki karmaşıklığın sebebini korkuya bağlamıştı okuduğum kadarıyla. Saldıran bile saldırdığında mutlaka bir şeyden korkuyordur, diyordu. İçinizdeki korkuyu fark edin, diyordu. Edelim bakalım :))) İşimiz gücümüz farkındalık, gözlemleme, keşfetme ne de olsa. Ne güzel...

Korkuları sevgiye, şefkate, anlayışa, idraka dönüştürdüğümüz nice farkındalık anları diliyorum...


3 yorum:

  1. :) valla sadece gülümsedim.Korku bu kadar güzel anlatılabilirdi..O da bizden, aslında tamamen bizken karşımıza değil, yanımıza alıp anlamak gerekiyor gerçekten..

    teşekkür ediyorum..

    YanıtlaSil
  2. Tanri eski ahitte Jerusalem'de oldugunu soylerken cografi bir bolgede oldugunu belirtmez der, Swamiji yani hocam :) Jeru (korku) Salem (huzur) demek. Yani Tanri once korkularda ve onun ustune yukseldigimizde de huzura var. Cok guzel seyler sunmussun yine masaya, tesekkurler :) Prem OM

    YanıtlaSil
  3. Katkılarınız için çok teşekkürler. Katkılarla zenginleşiyoruz hep beraber. Masa birlikte donanıyor. Çocukluğumuzdaki yerli malı haftası gibi, herkes bir şey getiriyor, masa dolup taşıyor :) Ne mutlu...

    YanıtlaSil