26 Kasım 2008 Çarşamba

İyi Anlaşılmış Şey Kendini Tekrarlamaz

Bu mevsimin son yapraklarından, Açık Ofis, Kasım 2008


Tarih tekerrürden ibarettir, derler... Dersler alınmaz, bilinç yükselmez, koşullar aynı kalırsa, elbette... Bu durum kişisel tarihimiz için de, ortak tarihimiz için de geçerli... Yaşamımızda hep aynı temalı olaylar olmaktaysa, burada neyi görmüyorum diye daha yakından bakmakta yarar var. Belki farklı bir açıdan bakmak karanlıkta kalan yerleri görmekte yardımcı olabilir. Aynı hal toplumsal tarihimiz için de geçerli gibi geliyor bana. Tarihe bakınca, pek çok tekrar var gibi görünüyor. Bu tekrarlanan olaylarda görülecek ne var diye bakmakta hem kendimiz, hem toplum için yarar olabilir... Hangi güncel haber dikkatimizi çekiyorsa, bir de bu gözle bakalım, "burada görülecek başka ne var?".


Bugün ilham olsun diye yine Krişnamurti'den bir paragraf okuyalım...



"İyice anlaşılmış/idrak edilmiş şey kendini tekrarlamaz

Kendine yönelik farkındalık halinde günah çıkarmaya gerek yoktur, çünkü iç farkındalık her şeyin olduğu gibi, çarpıtılmadan yansıdığı bir ayna oluşturur. Her düşünce, duygu bu farkındalık ekranına gözlemlenmek, araştırılmak ve anlaşılmak üzere -deyim yerindeyse- koyulur; ancak bu anlayış/idrak akışı; ortada suçlama ya da kabullenme, yargılama ya da özdeşleşme varsa, tıkanır.

Bu ekrana ne kadar çok bakılır ve anlaşılırsa –ki görev olarak ya da mecbur kılınmış bir uygulama olarak değil de, acı ve sıkıntının doğurduğu bir ilginin getirdiği disiplin ile bakılırsa-, farkındalık da o kadar yoğun olur ve bu da yüksek bir idrak/ anlayış getirir.

Bir şey yavaş hareket ediyorsa, onu takip edebilirsiniz; eğer bir makinenin hareketleri izlenmek isteniyorsa, bunu yavaşlatmak gerekir. Benzer olarak, düşünceler-duygular; ancak zihnin yavaş hareket kabiliyeti varsa, araştırılabilir ve anlaşılabilir; ancak bir kere bu kabiliyet uyandırıldığında, zihin yüksek bir hızla hareket edebilir ve zihin ziyadesiyle sakinleşir. Hızla döndüğünde pervane tek parça bir metal levha gibi görünür. Bizim zorluğumuz zihni her bir düşünce-duyguyu takip edebilecek ve anlayabilecek kadar yavaş hareket ettirmektir. Derinden ve iyice anlaşılmış/ idrak edilmiş bir şey kendini tekrarlamaz."

Yaşam Kitabı- 21 Haziran
(Bu kitap Sistem Yayınları tarafından Türkçe yayınlanmış durumda. Ancak bu çeviriyi kendim yapmayı tercih ettim bugün.)


=== JKrishnamurti.org - Daily Quote ===

What Is Thoroughly Understood Will Not Repeat Itself

In self-awareness there is no need for confession, for self-awareness creates the mirror in which all things are reflected without distortion. Every thought-feeling is thrown, as it were, on the screen of awareness to be observed, studied and understood; but this flow of understanding is blocked when there is condemnation or acceptance, judgment or identification. The more the screen is watched and understood—not as a duty or enforced practice, but because pain and sorrow have created the insatiable interest that brings its own discipline—the greater the intensity of awareness, and this in turn brings heightened understanding.

...You can follow a thing if it moves slowly; a rapid machine must be made to slow down if one is to study its movements. Similarly, thoughts-feelings can be studied and understood only if the mind is capable of proceeding slowly; but once it has awakened this capacity, it can move at a high velocity, which makes it extremely calm. When revolving at high speed the several blades of a fan appear to be a solid sheet of metal. Our difficulty is to make the mind revolve slowly so that each thought-feeling can be followed and understood. What is deeply and thoroughly understood will not repeat itself.

The Book of Life - June 21

7 yorum:

  1. Sevgili Hale;

    Her zamanki gibi harika bir yazı, yolumu aydınlatan...

    Bir şey sormak istiyorum: Yazında "ancak bu anlayış/idrak akışı; ortada suçlama ya da kabullenme, yargılama ya da özdeşleşme varsa, tıkanır" diye bir cümle var; burada özellikle "kabullenme" kısmına takıldım.

    Hep "herşey kabullenme ile başlar" şeklinde bir söylem vardır spirütüel konularda. Benim de her zaman başarılı olamadığım konudur bu, hep derdim ki "eh o zaman işim iş, bi halt edemem", çünkü bazen ciddi kabullenme zorluğu yaşıyorum. Sayıcak azaldı ama hala varlar, inkar edemem... Oysaki bu cümleden kabullenmenin de gelişim yolunu tıkayan bir durum olabileceğini anlıyorum. Doğru mu anlıyorum acaba? sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Halecim "kabullenme" ile ilgili kismi biraz acabilirmiyiz.. Degistiremiyeceklerimizi farkettigimizdeki durumu "kabul" etmek midir?

    Bu konu seni gordugum zaman sormak istedigim notlarimin arasinda vardi..soyle canli canli sorup cevabi duymak istiyordum..gunlerdirde zihnimde dolanip duruyor..
    Bir kez daha deneyimliyorum ki, plan yok.."olan" var..

    sevgiyle

    YanıtlaSil
  3. kabullenemediğimiz herşeyde bizim dirençlerimiz var aslında..Sanırım bu dirençlerin farkındaliğıyla ona bakmak, anlamak, pervaneyi durdurup, düşünce ağını yavaşlatarak, kendimizi anlamak gerekiyor. Kabul ise, direndiğimiz noktaları görmekte başlıyor sanırım. onları kabul etmek, sebeblerine ve nedenlerine inip, çözümlemeyi adımlatıyor yavaş yavaş..

    Bu yazıyı çok sevdim.Ama kendi anlayabildiğim böyle bir bakış açısıydı..

    Bir de affetmek var, kabul etmek gibi zor anlatılan.. Zekanın oynadığı oyunlar var tabi bunların içinde..Affettim diyen zeka ve affedemeyen kalp.. İç sesimiz - dış sesimiz..Herşey ne kadar basit ama herşey ne kadar karışık geliyor bize..

    YanıtlaSil
  4. Brajeshwari çok güzel yazmışsın; daha netleşti kafamda. Son zamanlarda düşüncelerimi izlerken geldiğim nokta bu sanırım: Direnç noktalarını farketmek...

    YanıtlaSil
  5. Brajeshwari'ye katılıyorum, genellikle an'da yaşadıklarımızı ya pek sevip, tutunuyoruz, yapışıyoruz, kimliğimizin parçası yapmaya çalışıyoruz, ya da sevmeyip, itmeye, yok saymaya, saklamaya, bastırmaya, savaşmaya, değiştirmeye çalışıyoruz. Bu itiş kakış, tutunuş huzurumuzu kaçırıyor. Dirençleri, tutunmaları (mesela görüşlerimize, doğru bildiklerimize) görmek, bunları iyice tanımak, anlamak bunlarla özdeşleşmemizi kırdığı için, özgürleşiyoruz.

    Krişnamurti'nin burada kabullenme ile kast ettiği "tutunma hali" diye tahmin ediyorum. Bazı hallerde kabullendiğimizde sanki o hal değişmeyecekmiş gibi o hali sabitlemeye çalışıyoruz. Oysa yaşamda herşey geçici. Asıl olan o anda ne oluyorsa gözlemlemek. Olan'ı gözlemlemek. Direnmeden, tutunmadan gözlemlemek. Özdeşleşmeden gözlemlemek. Ve o gözlem bizi özgürleştiriyor.
    Paragrafın bütününe de baktığımda, vipassana ilkeleriyle de tamamladığımda, böyle yorumluyorum.

    Değiştiremeyeceklerimizi kabullenmek önemli ancak bunu biliyorsak ve yine de içimizde kabullenemiyorsak, bir huzursuzluk yaşıyorsak, farkındalık ışığını o huzursuzluğun üzerine tutmak çok yararlı olabilir. Karanlıkta kalan duygu/ihtiyaç/yara neymiş görürsek, belki değişmeyeceğini düşündüğümüz şeyler dönüşebilir, en azından iç alemin iklimi dönüşebilir, özgürlük yaşanır...

    YanıtlaSil
  6. Evet,donusuyor gercekten..ic donusunce dista degisiyor..
    Net ve ogretici yorumun icin tesekkur ediyorum..faydalandim cok.

    YanıtlaSil
  7. Elinize sağlık, çok aydınlatıcı oldu. Ben kabullenmeyi çok uzun süre "kadercilik" olarak algıladığım için, reddediyordum. Çünkü ben de kör kadar inancı yoktur, herşeyi seçimlerle biz oluşturuyor, yaratıyoruz ve kabullenemediğin şeyi değiştirmeye insanın gücü yeter, diye düşünürüm. Ama kabullenme aslında benim algılamış olduğumdan daha başka bir şeymiş, bunu yeni yeni anlıyorum. Yalnız çoğu insanın kabullenme=kadercilik olarak algıladığına bizzat şahit oluyorum. Kolaya geliyor belki de insanlara böyle yorumlamak...

    YanıtlaSil