29 Mayıs 2008 Perşembe

An'la Helalleşmek

Yüksüz ilişkiler

Yine Christopher Titmuss’un bir başka tavsiyesini paylaşayım.

“Sağlıklı ilişkiler yürütmek istiyorsanız, bir haftadan daha önceki meseleleri ısıtıp ısıtıp getirmeyin tartışmalara” diyor.
(Sağlıklı Bir İlişki İçin 21 İpucu-
http://www.insightmeditation.org/dharmenewsletter/DharmaENewsAug2007.doc - Bu yazıyı okursanız, hoşunuza giderse ve de çevirisini yapıp, başkalarıyla da paylaşmak isterseniz, bloga koyarız :))

Böyle bir uygulama ne kadar büyük rahatlık getirir taraflara değil mi?

Meseleleri en fazla bir hafta içinde halletsek, geçmişe ilişkin klasörlere gerek kalmasa. Temiz bir zihin, yeni gözlerle karşımızdakine bakabilsek.

Böylece geçmiş araya girmeden karşımızdakiyle doğrudan ve an’da bir bağlantı mümkün olabilir. Birbirimizi gerçekten duyma, görme, hissetme olasılığımız ne kadar da artar. Özlediğimiz derin, içten ve gerçek bağlantıya daha da yakınlaşabiliriz. İlişkilerimizi böyle yaşasak, affedecek bir şey de kalmaz.

Eva Rambala yürekten iletişim eğitiminde (2004, İstanbul) benzer bir deneyimini paylaşmıştı (aklın yolu bir tabii): Erkek arkadaşıyla her hafta birbirlerine sorarlarmış: “Bana söylemekten çekindiğin bir şey var mı?” Böylece her hafta nasıl evimizi temizliyorsak, onlar da ilişkilerini temizliyorlarmış. Ne kadar rahatlatıcı, hafifletici bir uygulama, değil mi?

Bazen karşımızdakilerle böyle karşılıklı bir helalleşme yapmak mümkün olmuyor. O halde hiç olmazsa, kendi tarafımızı temiz tutmakta fayda var. Her akşam ya da her hafta bir gün kendimize sorabiliriz:
“Zihinsel, duygusal, fiziksel ya da ruhsal bir yük taşıyor muyum?”
“Bu yükü neden taşıyorum?”
“Bu yükü bırakmaya hazır mıyım? Yoksa önce öğrenmem gereken bir şey mi var?”

Duygusal yüklerimiz de çalışma masamızın üzerindeki kağıtlardan çok farklı değil. Gerekeni yapmayı erteledikçe, birikiyorlar, yığınlar oluşturuyorlar, tozlanıyorlar, işe yarayan bilgiler de ulaşılmaz oluyor. Gözümüzün önünden kaldırıp, çekmecelere (bilinçaltına) koysak da, kaybolmuyorlar, bu kez çekmeceler taşıyor, gerekli eşyaları koyacak yer kalmıyor.

Sadeleşme hafiflik ve özgürlük getiriyor… Her gün yepyeni, pırıl pırıl bir masaya oturur gibi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder