15 Nisan 2008 Salı

Önce eşeğini ağaca bağla, ...

Dün serbest bırakmak, teslimiyet ile ilgili bir küçük şiiri yazmıştık. Bugün de teslimiyet için önemli başka bir unsura ilişkin bir hikayeyi yazmak istiyorum. İnternette dolaşan bir hikaye, okumuşsunuzdur belki. Benim hoşuma gitti.

Teslimiyet... Ancak an'ın getirdiğini yaptıktan sonra, teslimiyet... Yoksa "armut piş, ağzıma düş" değil :) Daha ziyade "önce eşeğini ağaca bağla, sonra teslimiyet" gibi... Bazen teslimiyeti yanlış anladığımız oluyor. Bir dönem ben de yanlış anladım. Kendimi akışa bırakıyorum diye, çabasız olacağım diye, öyle durup bekledim. Bunu deneyimlemek de çok öğretici oldu elbette ancak teslimiyetin bu olmadığını da bir süre sonra derinden anladım... Akışı aynı zamanda bizler de yaratıyoruz, seçimlerimizle, sözlerimiz, eylemlerimiz ya da hiç bir şey yapmamakla... Önemli olan bilgelikten, sevgiden gelen bir niyetle eylemde bulunmak ve sonuca bağımlı olmamak... Farkındalığımızı geniş tutmak, an'ın uyarılarını görebilmek, uygun zamanda uygun eylemi yapabilmek... Sonra da kendi iç alemimizin ya da dünyanın fırtınalarında sakin bir şekilde durabilmek...


FIRTINADA UYUYABİLİR MİSİN?

Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik satın almıştı. Yerleştikten sonra ilk işi bir yardımcı aramak oldu. Ama ne yakındaki köylerden ne de uzaktakilerden kimse onun çiftliğinde çalışmak istemiyordu. Müracaat edenlerin hepsi çiftliğin yerini görünce çalışmaktan vazgeçiyor, 'Burası fırtınalıdır, siz de vazgeçseniz iyi olur' diyorlardı.

Nihayet çelimsiz, orta yaşı geçkince bir adam işi kabul etti. Adamın haline bakıp 'çiftlik işlerinden anlar mısın?' diye sormadan edemedi çiftlik sahibi. 'Sayılır' dedi adam, 'fırtına çıktığında uyuyabilirim.' Bu ilgisiz sözü biraz düşündü, sonra boş verip çaresiz adamı işe aldı.

Haftalar geçtikçe adamın çiftlik işlerini düzenli olarak yürüttüğünü görünce içi rahatladı. Ta ki o fırtınaya kadar:

Gece yarısı, fırtınanın o müthiş uğultusuyla uyandı. Öyle ki, bina çatırdıyordu. Yatağından fırladı, adamın odasına koştu: 'Kalk, kalk! Fırtına çıktı. Her şeyi uçurmadan yapabileceklerimizi yapalım.'

Adam yatağından bile doğrulmadan mırıldandı: 'Boş verin efendim, gidin yatın. İşe girerken ben size fırtına çıktığında uyuyabilirim demiştim ya.'

Çiftçi adamın rahatlığına çıldırmıştı. Ertesi sabah ilk işi onu kovmak olacaktı, ama şimdi fırtınaya bir çare bulmak gerekiyordu.

Dışarı çıktı, saman balyalarına koştu: A-aa! Saman balyaları birleştirilmiş, üzeri muşamba ile örtülmüş, sıkıca bağlanmıştı. Ahıra koştu. İneklerin tamamı bahçeden ahıra sokulmuş, ahırın kapısı desteklenmişti. Tekrar evine yöneldi; evin kepenklerinin tamamı kapatılmıştı.

Çiftçi rahatlamış bir halde odasına döndü, yatağına yattı. Fırtına uğuldamaya devam ediyordu. Gülümsedi ve gözlerini kapatırken mırıldandı: 'Fırtına çıktığında uyuyabilirim'...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder