13 Aralık 2007 Perşembe

Adım Atmak İstiyorum- 2

4. Bir niyeti gerçekleştirmek için bir stratejiye saplanıp kalmamak çok önemli. Aynı yere gitmenin başka yolu var mı diye sorabiliriz. Daha önce oraya gittiğimde hangi yolu izlemiştim, ne işe yaramıştı?

Hemen örnek: Daha önce Salı ve perşembeleri birkaç arkadaşla birlikte “açık ofis” dediğimiz, doğada bir çay bahçesinde geçiriyorduk, arada Dolmabahçe Sarayı’nın denize nazır çay bahçesine gidiyorduk. Çay aralarında, öğle yemeğinde sohbet ediyor, geri kalan zamanlarda da tıkır tıkır çalışıyorduk. Herkes kendi işini yapıyordu, biri senaryo yazıyor, biri kitabı üzerinde çalışıyor, biri bir eğitim programı hazırlıyor, ben de yazıyordum. Hava soğudu, gruptakilerin koşulları değişti, açık ofis kapandı. Peki orada beni destekleyenler nelerdi? Benim için doğada olmak çok önemli destekleyici bir unsur. Grup halinde olmak da belli bir disiplin sağlıyor. Oysa son zamanlarda evde çalışabilmek için kendimi zorluyordum. Ve olmuyor. Bu stratejiye saplandığım için de, bir adım bile ilerleyemedim. Nedir bu inat? Bugün bu satırları yazabiliyorum, zira “yarı açık ofise” geldim, önümdeki manzarayı görseniz, içiniz gider. Kimi yapraklarını dökmüş onlarca ağaç, yeşilin değişik tonlarındaki çayırda kollarını açmış duruyorlar. Güneş bulutların altından çayırı parça parça sarıya boyuyor. Yanımda da tırtıklı yapraklarıyla bir defne ağacı. İçim yine eve dönmüş gibi coşkuyla kıpır kıpır…

Özet: içimizden geleni yapamamamızın nedeni koşullarda anlaşamıyor olmamız olabilir. En keyifli koşulları yaratmak için, daha önce işe yaramış ya da bizi coşkuyla dolduran yaratıcı yeni yollar düşünebiliriz.

Soru: Keyifle adım atabileceğim hangi yaratıcı koşullar olabilir?

5. Adım atmayı kolaylaştırıcı ön hazırlıklar düşünüp, uygulayabiliriz.
Orhan Pamuk Nobel’i almadan önce Can Dündar kendisiyle bir röportaj yapmış. Nasıl yazdığı ile ilgili bölümler ilgimi çektiğinden saklamıştım. Aklımda kaldığı kadarıyla kendini raya koymak için, öncesinde belli ritüeller yaparmış, yani kahvesini yapar, mide ilacını alır, masasını belli bir düzene getirirmiş. Böylece zihin “Hımm, yazı yazmaya başlıyoruz” deyip havaya girermiş.

Örnek: Bugün onca zamandan sonra yazı yazmak için bilgisayarın başına oturunca, içimde bir tıkanıklık hissettim. Üzerine gitmedim. Daha önce de yapmış olduğum gibi, öncelikle birkaç internet mesajını cevapladım. Sonra bir baktım, bu yazıya başlamışım. (Daha önce bir yazıda yazmıştım: Mikado’nun çöpleri yöntemi)

Soru: Adım atmamı kolaylaştıran hangi ön hazırlıklar olabilir?

6. Küçücük adımlarla başlayabiliriz. Mini minnacık adımlar bile olduğumuz yerde durmaktan daha yararlı olabilir. 2004te dönüşüm oyunu kolaylaştırıcılık eğitiminde duyduğum bir şey beni çok etkilemişti. Angela, büyük şileplerin arkasındaki bir aletten söz etmişti. Hatırladığım kadarıyla bu alette yapılan çok küçük açılı bir sapma, belli bir zaman sonra rotada büyük bir değişiklikle sonuçlanıyordu. Keşke size gösterebilsem. Belki şöyle tarif edebilirim. Baş ve işaret parmaklarınızı birbirinden biraz uzaklaştırın. Tam parmakların birbirlerinden ayrıldıkları yerdeki küçük açıya bakın, minicik bir farklılık, minicik bir mesafe. Sonra parmaklarınızın ucuna bakın, dümdüz gitmişler ama nasıl da birbirlerinden uzaklaşmışlar değil mi? Kendi yaşamımda minicik değişikliklerin beni nasıl başka yerlere götürdüğünü çok sıklıkla gördüm.
Bir de bu konuda bir kitap yazılmış, Kaizen Metodu diye. Oradaki önerilerden de yararlanmak mümkün.

Soru: Bugün hangi küçük adımı atabilirim?

7. Bir adımın bizim için yararlı olduğunu hissettiğimizde, hemen hayata geçirmekte çok büyük kolaylık var. Zira her şeyin bir tavı var, o tav kaçtı mı, sonra yeniden tavın oluşmasını beklemek için çok çaba gerekebiliyor. Adımın ne olduğunun netleşmesiyle harekete geçirme arasındaki süre ne kadar uzarsa, kuşkular, tembellikler, korku, zihin karmaşası araya duvar örme fırsatı bulabiliyor. Tavı kaçırmamakta fayda var. Bunu uyguladığım her sefer işlerin ne kadar kolaylıkla aktığını görüp, sevinç duyuyorum…

Soru: Hemen şimdi ne yapayım?

8. Olduğumuz yerden başlamak da çok önemli. Bunun için nerede olduğumuzu fark etmemiz gerek. Bazen kendimizden hazır olduğumuzdan daha fazlasını bekleyebiliyoruz ya da o anın bizden beklediğinden daha fazlasını yapmayı istiyoruz. Burada ayaklarımızın yere basması çok önemli. Bunu gerçekleştirmenin en güzel yollarından biri, önce beden farkındalığı ile başlamak. Yani bir süre dikkatimizi bedenimize yöneltmek, mesela ayaklarımıza dikkat vermek, sıcak mı, soğuk mu, gergin mi, gevşek mi, karıncalanma ya da herhangi bir hareket var mı, terli mi kuru mu? Sonra başka bölümlere dikkati yöneltmek. Yani gerçek ile doğrudan temas kurmak. Sonra duygularımızı fark etmek: ne hissediyorum? En sonunda da neredeyim diye duruma bakmak. Açık ofiste çalışmalara hep böyle başlıyorduk, verimi de etkiliyor.

Soru: Neredeyim?

9. Bir alışkanlığı değiştirmek istiyorsak, önceleri biraz dirençle karşılaşmamız çok doğal. Bazen bu tür durumlarda, içimizdeki “aman boşver, gel sen eski yoldan yürü” diyen tarafın dediğinin tam tersini yapmak öneriliyor. Yaşamda bunu denediğim nice zaman oldu, çoğunda da başarılı oldum. Özellikle korkuyla zihnim dolduğunda ama adım atmamın uygun olduğunu derinden bildiğimde, “kıpırdama” diyen tarafın tam tersini yapmışımdır. Cesaret ister, ekstra enerji ister ama çok da etkilidir. Bazen değişiklikler uzun zamana yayıldığında, gerçekleştirmek zorlaşır. Denize dizlerinize kadar girip, 45 dakika alışmayı bekleyip dalgalarla ve rüzgarla eziyet çekmek yerine, hop diye atlamak ve o 45 dakikayı limonata gibi denizde keyif içinde geçirmek gibi yani…

Soru: Burada soru moru yok, atla :)
Devamı var :))

1 yorum:

  1. Sevgili Halecim,
    Adım atmakta zorlanan, ''tank motoru gibi'' geç ısınan biri olarak :) paylaşmak istedim.
    Bu gibi durumlarda kendimi öne atmaya çalışıyorum.Hani 100 mt koşucuları finish'te yaparlar ya , aynen öle...Bi yanım gaza basıyor, bi yanım frene...Hemen kendimi öne atıyorum.

    Beynimdeki direnci kırmak icin de onu kandırıyorum:) Mesela her seferinde yüzmeye gitmeye acaip üşeniyorum.Kendime 5 dk yüzeceğim,hoşuma gitmezse çıkacağım diyorum. İş parmak ucunu suya sokmakla bitiyor aslında.Hiç 5dk kalıp çıkmadım havuzdan:)
    Bi de zorlandığım konuda alışkanlık oluşunca,yapmayınca insan rahatsız oluyor;bu ara yüzmüyorum kendimi kötü hissediyorum...

    Büyük ev işlerinde, mikadonun çöpleri gibi 'fili parçalara bölmek'de çok işe yarıyor...Dağ gibi ütülerde mesela.

    Orhan Pamuk örneği çocuklarda çok işe yarıyor.Uyumakta zorlanan çocuğu ritüelle biraz sonra uyuyacaksın mesajı veriliyor.Uykuya hazırlanıyor çocuk... Önce banyo,sonra masal okuma vb. gibi

    Sevgilerimle
    Çağla

    YanıtlaSil