27 Haziran 2009 Cumartesi

An'ın İhtiyaçlarına Duyarlılık...

Dünkü hikayenin ikinci bölümüne gelirsek:

“Beş yıl sonra bir kez daha Boston-San Francisco arasındaki 33 sayılı uçuş için koltuğuma oturdum. Ellerinizdeki kitabın taslağını teslim tarihine yalnızca birkaç hafta kaldığı için yazmakla geçirebileceğim altı saati dört gözle bekliyordum. Yanımda oturan kadın çok rahatsız görünüyordu; koltuğunda kıpır kıpırdı, sohbet etmek istediği anlaşılıyordu. Geçenlerde düşerek kuyruksokumunu incittiğini, oturmanın ona acı verdiğini söyledi. Uçuş, sigara içmeden rahat edemeyeceği kadar uzun olacağı için endişeli olduğunu belirtti.

Yatışacağı, böylece kabalık etmemiş olarak yazmaya koyulabileceğim umuduyla sohbete biraz zaman ayırdım. Çalışmak istediğimi ima edecek şekilde kağıtlarımı karıştırdım. Bir konuyu tamamladığımız ve önüme dönmeye yeltendiğim her seferinde yeni bir konu açıyordu.

Öğle yemeği geldi, geçti. Yemek zamanı sohbetimizin benim ciddi bir şekilde yazmaya dönmemi sağlayacağını ummuştum, fakat bu olmadı. Saatler ilerledikçe tedirginliği ve nikotin yoksunluğu artıyordu.

Beni hata yapmaktan alıkoyan kendim değil, o oldu. İşlerimizden söz ederken meditasyon hocası olarak yaptıklarıma ilişkin bir dizi soru sordu: Kime eğitim veriyordum? Stresli insanlar öğrettiklerimin yararını görüyor muydu? Öğrenmesi zor muydu? O nasıl öğrenebilirdi? Bana, okuyabileceği kitapların, satın alabileceği kasetlerin, eğitim alacağı yerlerin isimlerini yazdırdı hevesle.

Sonunda anladım. “Size meditasyonu şimdi öğretmemi ister misiniz? Kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayabilir” dedim.

“Evet isterim” dedi, “Gerçekten çok isterim”

Yazmayı bir yana bıraktım. Ona bazı meditasyon talimatlarını anlattım. Bir süre sessizce oturdu. Sonra deneyimi hakkında konuştuk.

Kendisini rahatlamış hissettiğini söyledi. Biraz daha iyi hissetmesinin nasıl çok daha iyi hissetmesini sağladığından söz ettik; artık bu yolculukla başa çıkabileceğinden emindi. Zihnin acıyı alıp nasıl gerçekte olduğundan daha büyük görünecek şekilde şişirdiğinden bahsettik.

İyi vakit geçirdiğimi fark etmeye başlamıştım. Yanı başımda azap içinde oturan birini yok saymaya çalışırken, şefkatle yapılan diğergam işlerin hazzı ve elimize geçen her fırsatta sevecenlikle ilişki kurma konulu bir kitap yazmanın ne kadar gülünç olduğunu görmüştüm birden. Uçuşun son yarım saatinde uykuya daldı ve ben gerçekten iyi bir şeyler yazdım.” (“Şimdi ve Burada”- Sylvia Boorstein, Galata Yayınları, 2004, S. 51-52)

An'ın getirdikleriyle bilgelikle, sevgiyle, şefkatle dans edebilmemiz dileğiyle...



2 yorum:

  1. Hale,
    İçtenlikle bizlerle paylaştığın her deneyim,şu aralar, benim hayatın
    bizleri ne kadar sevdiği ve desteklediği,ne kadar cömert ve bilge olduğu yönündeki farkındalığımı geliştirmem de,gözlerimin önündeki her perdeyi,bu perdeleri,inanılmaz biçimde ilk defa,onlara kızıp,itişip kakışmadan sevgiyle yolcu etme deneyimine olanak tanıyor.

    Yüreğim tam şu an sana ve senin hayatının sana sunduğu her türden deneyimine karşı hissettiğim şükran duygusundan çatlayacak sanki...

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Esra
    Yüreğine sağlık... Her geçen an yüreğimizin sevgiyle, şefkatle, ışıkla genişlemesi, birlik bilincini yaşaması dileği ve sevgiyle...

    YanıtlaSil