12 Kasım 2008 Çarşamba

Bir Göz İçe, Bir Göz Dışa- 3

Ülkede, dünyada, çevremizde olanları izlerken, zehirlenmiş hissetmemizin sebeplerinden biri de, hissettiğimiz çaresizlik, ne yapacağını bilememek, nerede duracağını bilememek. Kurban hissedip, köşeye sıkışmak, güçsüz, değersiz ve yetersiz hissetmek. Yani zehir dışarıdan gelmiyor aslında, içteki zehir görünür oluyor. Dış dünyaya gözlerini kapatmanın bir yararı yok yani, içteki zehir mevcut olduktan sonra. Ne de olsa en uygun fırsatta bu zehir kendini gösterecek. Zehir dediğimiz de aslında vakti zamanında olmuş bir yara. Dokunulduğunda acıyan bir yara. Şefkat, kucaklanma isteyen bir yara. Şifalanınca, kişiyi bütünleştirecek bir fırsat.

Belki önce bu yanı kucaklamak, üzülür ağlarken ya da kızıp bağırırken, yanında oturmak, kendini ifade etmesine fırsat yaratmak uygun olur.

- Belki bu kurban, çaresiz, güçsüz hisseden yanı konuşturmak için yazabiliriz. Ona bir isim verip, sorular sorup, onu tanımaya çalışabiliriz. Bunun için sağ elle soruyu yazıp, sol elle cevaplama yöntemini kullanabiliriz içimize uygun geliyorsa.

- Ya da bu güçsüzlük, çaresizlik, kurban hissetme enerjisi bedenimde nerede oturuyor diye bakabiliriz. Bedenimizden gelen sinyali izleriz, ağrı, basınç varsa, bunlara dikkatimizi veririz. Bedenin kendini ifadesine izin verir, izleriz olan biteni. Bu süreçte bir anı, bir görüntü geliyorsa, bunları fark eder, yine izlemeye devam ederiz. Sonra çıkanları değerlendiririz.

- Gücümüzü hissetmek, başkalarına verdiğimiz gücümüzü tekrar elimize almak için neler yapabileceğimize ilişkin bir eylem planı yapabiliriz. Tabii bundan önce günlük yaşamda nerede gücü başkalarına teslim ettiğimizi fark etmek için kendimizi gözlemleyebiliriz.

Bunlar hemen aklıma gelen birkaç öneri. Elbette bu yarayı şifalandırmanın, bu enerji ile çalışmanın çok farklı yolları olabilir, kendimize en uygun olanı/ları araştırmakta fayda var. Zira toplum tarihimize de baktığımda bizim en çok acı çekmemize sebep olan yaralardan biri, bu kurban hissetme, çaresizlik, güçsüzlük, değersizlik, yetersizlik yarası gibi görünüyor. Bu enerji ya acı çekmemize, ya da acı çektirmemize (dolayısıyla acı çekmemize) sebep olmuş anladığım kadarıyla. Bütün için bir şey yapmak istiyorsak, bu yarayı şifalandırmaktan başlamakta fayda olabilir. Ortak bilincimizde bol bol olduğunu tahmin ettiğim bu enerjinin kendi payımıza düşenini şifalandırdığımızda kimbilir belki diğerleri için de bu süreci kolaylaştırmış olabiliriz.

Sonra da ortalık sakinledikten, zihin dinginleştikten sonra “Peki ben burada ne yapabilirim? Burada katkıda bulunabileceğim ne var? Nerede durayım?” diye bakmak ve harekete geçmek. Zaten zihnimiz sakinse, ferahsa, harekete geçmek için çabaya gerek olmuyor, akıp gidiyor eylem. Yaşamla dans bu. Ne yardım, ne destek, ne dayanışma, ne de hizmet, yalnızca kutlama, yalnızca yaşamla dans…

Hepimize nice böylesine danslar kısmet olması dileğiyle…


Yarın: Yeni bir kervan yola çıkmaya hazır mı :)))

3 yorum:

  1. evet evet:))
    sevgilerimle
    cagla

    YanıtlaSil
  2. Yasamla dans..ettigimde oluyor edemedigimde..iste o anlarimda yazdiklarindan, paylasimlarindan ogrendiklerim oluyor..haberin olsada olmasada cokca tesekkur yolluyorum sana varligina..
    Ilham aliyorum, sonrada uyguluyorum..
    Yolda hazir bekliyorum kervani..:))
    duygu

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Duygu
    Dansta yaşamın ayağına basmaya başlayıp, tökezlediğimizde dostlar yardıma koşuyor. Bu yazılar da böyle bir katkı sağlıyorsa, ne mutlu. İnan sizin yazdıklarınız da benim için aynı katkıyı sağlıyor. Karşılıklı dayanışma çok önemli. İyi ki yazıyorsun. Sevgiyle

    YanıtlaSil