23 Temmuz 2009 Perşembe

Alçakgönüllülük

İnsana “Kendini bil!” denilmesi,
yalnız gururunu kırmak için değil,
değerini de bildirmek içindir.
Cicero
(Üniversitedeyken çok sevdiğim, yararlandığım, dersini büyük keyifle çalıştığım tek hoca Vecdi Aral’ın “Varlığı Vareden İlke: Sevgi” kitabından,
İstanbul Barosu Yayınları, 2005:30)


Belki kendi değerimizi gerçekten, yürekten bilirsek, kendini beğenmişlik yanılgısına da düşmeyiz ya da düşmüşsek çıkabiliriz.
Bazen bakıyorum da kendini beğenmişlik o kadar ince, belli belirsiz yollarla yaşamımıza giriveriyor ki: yardım istememek, ille her şeyi kendinin yapacağını düşünmek, bir şeyi bilmediğinde/ yapamadığında kendini dövmek, yargılamak (ben ha, nasıl bilmem ha, mümkün mü, nasıl olur, nasıl yapamazsın!), takdir görmeyince bozulmak (nasıl beni takdir etmez!), karşısındakine bunu da nasıl bilmiyor diye gözleri devirmek, herkesin kendisini izlediğini/düşündüğünü zannetmek, ne kadar ileriyi görüyorum ama kimse anlamıyor demek, ben bunları çoktan aştım, millet nerede demek, gibi… Örnek çok…

Yine hoca kitabında Küçük Prens’ten bir alıntı yapmış, ne komik hallere düşebiliyoruz:
“İkinci gezegende kendini beğenmişin biri vardı. Küçük Prens'i uzaktan görür görmez haykırdı:
- İşte hayranlarımdan biri!
Kendini beğenmişlerin gözünde her insan bir hayrandır.” (s. 28)

İyi o zaman alçakgönüllü mü olalım?

Derler ki, “Alçakgönüllü olmaya çalışma, bu mümkün değil. Sen kendini beğenmişliklerini fark et, ‘yine bu enerji geldi’ de, sakince sönmesini bekle, gidince, yaşamına devam et. Bir süre sonra bu enerjinin azaldığını göreceksin. Alçakgönüllülük kendiliğinden oluşacak.”

Bu bilgi kulağıma nereden küpe olmuş bilmiyorum; kibir ego kazanında en sona kalırmış, kaynarmış kaynarmış yine de canlı kalırmış, yani nefs terbiyesinde her şeyleri aşanlar bile en son kibirle uğraşırlarmış. Elbette bu bir genelleme, an'da olan/ yaşanan için geçerliliğini bilemeyiz, kafamızda kalıp/ inanç yaratmaya gerek yok. Ancak belki bize uyarı olabilir, “dikkat kibir çıkabilir” kabilinden :)) “Artık hiç kızmıyorum, sevgi doluyum, yargılamıyorum” dediğimizde gözümüzün önüne gelebilecek bir uyarı tabelası…

Nereden nereye geldik…

Dedik ya başında gururun, kibirin, kendini beğenmişliğin bir nedeni de belki kendimize değer vermediğimizden. Açığı böyle kapatmaya çalıştığımızdan. Cicero’yu dinleyelim o halde, sistemimizden yaşama akan değerleri de fark edip, kutlayalım… Belki yaralar şifalanır, ne isek o’nunla, olanla mutlu mesut yaşarız…

Mutlaka yazmışımdır bir yazıda. Tayyip Amca derdi ki, “Bizde yüce, cüce yoktur.” Onu da anmış olalım, ışıklar gönderelim bu vesileyle…

Yüce cüce algısının kalmadığı yere ulaşmak ve orada buluşmak dileğiyle…



---
Hayat bana her günün farklı olduğunu, gelecek için konuşmamayı öğretmeye çalışıyor sanırım. Dün uzun yazı yazamayacağım bir süre dedim, bugünkü yazıya bakın :) Belki kabul edince durumu, akış değişiyor… Dersler, dersler :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder