30 Nisan 2009 Perşembe

Sevgi Yaşama Akıyor...


Hiç beklemediğim bir anda ve şekilde Beypazar’ındaki “Yaşayan Müze” birkaç hediye verdi geçenlerde…

Yaşamımda yurtiçinde de, dışında da pek çok müze gezdim. Bu denli etkileşimli, yaşamına dahil olduğum bir müzede bulunmadım. Üç katlı bir konağı kültürün çeşitli güzelliklerini birlikte yaşayabileceğimiz bir pota haline getirmiş Sema Demir. Bir odada ebru yapabiliyorsunuz, bir odada ıhlamur baskı, bir odada masalcı bir nine, bir odada Karagöz Hacivat oynatıp, hayali olabiliyorsunuz, bir odada kurşun döktürebiliyorsunuz, bir başka odada kostümler. Yüreğiyle masal anlatan masalcı nine ile sohbetimiz sırasında “Sema Hanım’ın hayalini gerçekleştiriyoruz hepimiz burada” dedi ve bu hayalin içinde kendi bölümünün yaşamını nasıl canlandırdığını anlattı… Çok güzel bir hayal, canlı, etkileşimli, zenginleştirici, şifalandırıcı, ufuk açıcı, ruhuyla yaşayan bir hayal…

Asıl anlatmak istediğim başka bir şey gerçi… Bu konağın bir avlusu var. Avlunun da bir kapısı. Kapının dışında sağda duvarda bir dolap kapağı… Eski zamanlarda dolap kapısını tıklayıp, kapağı açıyorlarmış… İçeride raflı dönen bir mekanizma var. Rafın üzerine boş sahanı koyup, döndürüyorlarmış… İçeriden sahanı doldurup, yine döndürüyorlarmış… Böylece ihtiyaç sahibi ile sahanı dolduran birbirlerini hiç görmüyorlarmış… O kadar insani geldi ki bu uygulama gözlerim doldu…

Yaşayan Müzenin bulunduğu konak, Beypazarı, Nisan 2009

Keşke temel ihtiyaçlarımıza ilişkin hiç zorda kalmayacağımız bir düzen olsa… Dünyanın bugünkü düzeni kendini adil, özenli bir düzene dönüştürse… Hayal gibi şu an… Var olan halde dayanışma çok yaşamsal önemde… Ancak geçmişte yapılan uygulamaya bakın… Bir dolap kapağını tıklıyorsunuz, kabınızı koyuyorsunuz, dolu olarak geri geliyor… Kimse kimseyi görmüyor… İnsanlık hali bir sıkışıklık olabilir kimi zaman, zorda kalınabilir dönemsel olarak… Dayanışmanın ne kadar nazik bir hali…

Bunların yanında, özellikle günümüzdeki sadaka kültürüne yakın değil gönlüm… Bu konuda biraz Gandhi gibi düşünüyorum… Gandhi, karşılığında bir emek vermeyen kimseye para vermemek gerektiğini söylüyor… Önemli olan kişiyi eli ekmek tutacak, kendi yaşamını geçindirecek hale getirmek, diyor. Sadaka vererek, kişinin kendi kapasitesini görmesine ve gerçekleştirmesine engel olmamak gerektiğini anlatıyor. Tam tersi bu yönde destek olmanın, ufuk açmanın önemini vurguluyor. Kişinin içindeki cevheri gün yüzüne çıkarmasına yardımcı olmak büyük bir destek olur hakikaten… Yeterince düşünebilirsek, herkesin emek gösterebileceği bir şey var… Bu dünyaya gelen herkesin bir hediyesi var... Bazı engelleri bile olsa... Bunun ortaya çıkmasına destek olabilmek ne güzel... Ve emekle elde edilmiş bir şeyin tadı da çok farklı, öz güvenimize katkısı da çok farklı… Bu, karşılık beklemek değil. Öylesi bakkal hesabı bir ilişki olurdu. Bu yaklaşım, karşımızdakinin içindeki özü yaşama katkıda bulunmaya davet etmek, fırsat yaratmak… Ve de karşımızdaki kişinin içinde bulunduğu duruma toplum sisteminde hangi neden etkide bulunmuşsa, bunu görüp, başkalarının zor durumda kalmaması için, bu sistemin tekrar düzenlenmesine katkıda bulunmak da çok önemli.

Dayanışma farklı elbette… Hediyeler… Sürprizler… Sessizce yapılmış destekler… Bunu yazınca, aklıma birkaç ay önce Ayşe’nin (Elmalı) gönderdiği bir ileti geldi… Bir oyun hayal etmiş biri… Adı, “Faili Meçhul Kıyak”… Çok hoş… Çok da muzip… Düşündükçe, içim kıkırdıyor. Haberlere bile çıktı hayal eden… Detayları burada yazmamayım. Merak edenler için linki:
http://www.fikiratolyesi.com/2009/02/27/faili-mechul-kiyak/


Coşkuyla, bilgelikle sevginin yaşama geçmiş hali olduğumuz nice an’lar dileğiyle…

1 yorum:

  1. Sevgili Hale'cigim,
    Yillar once ben de Italya'da bir cafe'de ''Askıda Kahve'' uygulaması oldugunu okumustum.Kahve içmeye gelen kişiler içtikleri kahve sayılarından 1 fazla kahve parası odeyip,biri askıda diyorlar.Ve her askıda olan kahveyi garsonlar duvara,gorünen bir yere kağıt olarak çiviliyorlar.Kahve içecek parası olmayan birisi geldiğinde de duvara bakıp,eğer duvarda kağıt varsa 1 kahve deyip,kahvesini alıp,parasını ödemeden gidiyor.Ne parayı alan ne de içen birbirlerine karşı mahçup olmuyorlar.Ne güzel bir uygulama demiştim.Isparta da 3 ekmek fırınında uygulandığını duymuştum.Tabi bu uygulamayı süistimal etmemek de çok önemli. :)
    Tunç Bey'in uygulamasını okuyunca çok etkilendim ve hemen yapmaya karar verdim...Deneyimlerimi sizlerle mutlaka paylaşma niyetindeyim.
    Sevgiyle kalın,

    Firdevs :)

    YanıtlaSil