8 Ocak 2010 Cuma

Bardağın Yarısı...

Birkaç hafta önce bilgisayarın başında yazı yazıyorum... Konu, özellikle destek ilişkilerinde güçlü yanlara odaklanmanın önemi... Sosyal hizmet uzmanlarının değerlerinden biri, çalıştıkları kişilerin ya da grupların güçlü yanlarını keşfetmek, bunları ortaya çıkarmak ve kişinin kendisine yardım edebilmesi için bunların gelişmesini sağlamak...

Hele Türkiye gibi bir ülke için çok önemli bir değer... Hep olumsuza, olmayana, eksik kalana, hataya, yürümeyene odaklana odaklana kendi özgüvenimizi, özsaygımızı törpülüyor gibiyiz... Oysa güçlü yanları keşfedip, daha da geliştirmek için desteklemek, "güzel şeyler var", "daha da güzel şeyler olabilir" duygusu veriyor insana... Bu konuya girmeden önce de, blogda benzer yazılar yazdığımdan, pek bir keyifle okuyordum bu yaklaşım üzerine yazılanları...

İşte bu yaklaşımla ilgili okur ve yazarken, telefon çaldı... Nasıl yorgunum, fazlasıyla yoğun zihinsel çalışmadan kafam hafiften saman gibi olmuş... Arayan üniversiteden arkadaşım Özdal... Kırk yılın birinde arar, merakla dinledim anlattıklarını... Önce havadan sudan konuştuk... Sonra konuşma nasıl geldi bilmiyorum, bir hikaye anlattı... Kafamın samanları arasında bazı detaylar kaybolmuş maalesef ancak sanırım önemli kısmını aktarabileceğim :))

Bedensel bir rahatsızlık sebebiyle, bedeninin neredeyse tüm kontrolünü kaybetmiş bir kişinin sözlerini anlattı Özdal... İsmini tekrar öğrenirsem, yazarım...

Bu kişi şöyle demiş bir gün: "Bana soruyorlar 'Bardağın yarısı boş mu, dolu mu?' Anlamıyorum, bardağın bir yarısında su var, diğer yarısında hava. Boş bir yer yok..."

Özdal bunu anlattı, ben geri kalanları pek dinleyemedim... Bu yaklaşımdan derinden etkilendim... Bu sözleri içimizde evirip çevirip, farklı açılardan bakmakta yarar var sanki... Artık adına derin düşünme mi deriz, tefekkür mü, meditasyon mu, bilmem... Ancak içimizde birkaç gün bu sözleri tutup, derin bir anlayış niyetiyle bakmanın belki bize hediyeleri olabilir...

Tekrar paylaşmanın keyfi ve coşkusuyla...

Not: Çağla'cım hatırlatma için çok sağol, bir sonraki yazıda yazayım diş hikayesini...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder