17 Ağustos 2010 Salı

Bir Film ve Bir Hikaye... Rüzgarda Tüyler

Bazen ev bir hazine avı oyununa dönüşüyor… Hani biri bir şeyler saklar oraya buraya, diğeri de onları bulmaya çalışır, o oyun... Yaşam da oraya buraya bir şeyler saklıyor gibi… Ara sıra nereden geldiğini bilmediğim ya da büyük ihtimalle hatırlayamadığım bir şeyler buluyorum… Hem şaşırıyorum, hem zenginleşiyorum… Zamanlamalar da genellikle pek ilginç oluyor... Yine böyle bir film buldum durduk yerde… Öyle beyaz bir zarfın içinde kendi halinde duruyordu… “Bu da neymiş böyle” diyerek, izlemeye başladım…

Film: Şüphe (Doubt)…

Yönetmen: John Patrick Shanley. Meryl Streep ve Philip Seymour Hoffman oynuyor.

Hoş bir film, ele aldığı temayı güçlü bir şekilde anlatıyor… Katman katman ya da sürprizli bir film gibi gelmedi bana ancak güzel bir film…

Filmin bir yerinde, “Pes” dedim… “Yok artık…”

Buna seçici algı demek zor… Zira o film büyük ihtimalle uzun bir süredir duruyordu, niye şimdi? Nasıl görünür oldu birdenbire?

Filmde rahip bir Pazar ayininde bir hikaye anlatıyor…

Zihnimde görüntüsü kalan ve anlatmak istediğini bu görsellikle çok iyi ifade eden bir hikaye…

“Pes artık” dediğim yer…

Hikaye şöyle:

“Bir kadın bir arkadaşıyla aslında çok çok az tanıdığı bir kişi hakkında dedikodu yapmış. O gece bir rüya görmüş. Tam tepesinde bir el belirmiş ve bu kadını işaret etmiş. Bir anda müthiş bir suçluluk duygusuyla dolmuş içi.

Ertesi gün günah çıkarmak için kiliseye koşmuş. Yaşlı bir rahip varmış, ona her şeyi anlatmış ve sonra “Dedikodu yapmak günah mı?” diye sormuş, “Beni işaret eden o el Tanrı’nın eli miydi?”, “Özür dilemeli miyim?”, “Yanlış bir şey mi yaptım?”

Yaşlı rahip, “Evet” demiş, “Cahil kadın, bir kimsenin etrafta nasıl tanınacağını etkileyecek dayanaksız sözler söyledin. Utanmalısın”.

Kadın üzgün olduğunu söyleyip af dilemiş. Rahip, “O kadar çabuk değil, dur bakalım. Önce evine gitmeni istiyorum, eline bir yastık alıp, çatıya çıkmalısın. Bir bıçakla yastığı kesip, bana gelmelisin.”

Kadın biraz şaşkın, evine dönmüş. Yataktan bir yastık, çekmeceden bir bıçak almış, çatıya çıkmış. Yastığı kesmiş. Sonra rahibe gitmiş.

Rahip sormuş: “Tamam mı?”

Kadın: “Evet, yaptım” diye cevap vermiş.

“Ne gördün?”

“Tüyler..”

“Tüyler!” diye tekrarlamış rahip.

“Her yerde tüyler vardı.”

Yaşlı rahip, “Şimdi geri dönmeni ve rüzgarla uçuşan tüm tüyleri toplamanı istiyorum. Hepsini.”

“Ama bu imkansız. Nereye gittiklerini bilmiyorum. Rüzgar hepsini aldı götürdü.”

Rahip “İşte” demiş, “Dedikodu tam budur.”



Tüyler aslında yalnızca dağılan sözler değil… Yargılarımızla, kızgınlığımızla, küçük görmelerimizle, kimi zaman nefretimizle, ayrım yaratan tüm düşüncelerimizle aslında toksik bir enerji yayıyoruz çevremize… Ve bunlar da o tüyler gibi rüzgarla dağılıveriyor… Ve gerçekten nereye gittiğini bilmek imkansız… Etki alanımız sandığımızdan daha geniş… Sanırım alanın genişliğini fark etsek, her türlü seçimimizden önce kısacık durur ve hızlı bir değerlendirme yapmaya çalışırdık…

“Şimdi söyleyeceklerim nereden, nasıl bir kaynaktan geliyor?”

“Şimdi söyleyeceklerim sevgiden, şefkatten mi geliyor?”

“Şimdi yapacağım şey birbirimizi etkilediğimiz, bir olduğumuz bilincinden mi geliyor?”

...

Belki bu hikayeyi bir başkasına da anlatmak iyi olur, hem kendimiz (biriyle paylaşınca, pekişiyor dersler malum), hem de diğer kişi için... Belki bu hikayeyi başkasına anlatmak daha önce rüzgarlara saçtığımız tüyler için kendi çapımızda bir tazmin yolu olur... Ben anlatmış, hikayeyi rüzgara bırakmış oldum böylece... :)

Çatıya çıkıp, sevgi, şefkat, dayanışma, hep birlikte kutlama tüylerini rüzgara bıraktığımız bir ömür diliyorum… :)

3 yorum:

  1. :) yasasin yeni yazilarini okuyorum, ozlemisim...

    Gokce

    YanıtlaSil
  2. Çatıya çıkmak, tepelere çıkmak, içindeki sesi rüzgara bırakmak, başka seslerle buluşsun diye..

    YanıtlaSil
  3. Bu hikayeyi bir daha duymak cok iyi oldu. Ne kolaylikla bazen baskalari hakkinda fikir beyan ediyorum, yorum yapiyorum, ama asil yorum yapildigi zaman icimdeki huzursuzlugun, rahatsizligin farkindayim. Hani hep bir haksizlik yapiliyormus, bilinmeyen bir sey hakkinda konusuluyormus gibi. Nasil bilebiliriz o insanin derinliklerindekini? Nasil bilebiliriz bizim hikayemiz onu baska sekillere sokmadan o insanin davranisi veya sozu nasil bir niyet tasiyordu diye? Yorumlarimiz hep o niyetten uzak diye dusunuyorum...

    YanıtlaSil