"Uzun zamandan beridir hayatın, gerçek hayatın başlamak üzere olduğu izlenimine kapılmıştım. Fakat her zaman yolumun üzerinde bir engel, öncelikle erişilmesi gereken bir şey, bitmemiş bir iş, hala hizmet edilecek zaman, ödenecek bir borç oldu. Sonra hayat başlayacaktı. Sonunda anladım ki bu engeller benim hayatımdı."
Alfred D. Souza
Alfred D. Souza
Böyle sözleri sıklıkla duyuyoruz. Onaylayan bir şekilde kafamızı sallıyoruz. Ne kadar önemli olduğunu bildiğimizi kendimize ve başkalarına söylüyoruz. Ancak içimize işliyor mu? Gerçekten idrak edebiliyor muyuz?
Yazdığım bir yazıyla ilgili yorumunu yaparken, Füsun (Sanaç) "İdrak sanki farkındalığın hücrelere inmiş hali ve vakti gelip idrak gerçekleştiğinde önce içimde, sonra da dışımda bütünlendiğimi hissediyorum. Bu da şefkatimin, sevgimin ifadesini kolaylaştırıyor" diye yazmıştı.
Bir şeyi çok duyduğumuzda bir süre sonra duymaz hale geliriz ya, bu "an'da yaşa", "an'ı fark et" sözcükleri de algımızdan geçemez hale geldi mi acaba? "Biz biliyoruz bunları, yeni bir şey yok mu?" diyor muyuz acaba? Eğlence, yenilik arayan zihin yeni maceralar mı arıyor?
Bir yandan da en olağandışı yaşananlar en sıradan anlarda olmuyor mu? Her an'a tazecik bir bakışla, çocuk gözleriyle, merakla, keşif heyecanıyla baktığımızda; yaşam ansızın güzellikler dökmüyor mu önümüze? Bir şeyin değerini bizim ona verdiğimiz dikkat belirlemiyor mu? Bir şeye -mesela hep önünden geçtiğimiz ağaca, masamızın üzerindeki bir objeye, yediğimiz elmaya, karşımızda oturan kişiye- yakından, uzun uzun baktığımızda, onu merakla gözlemlediğimizde, bizim için gittikçe daha özel olmuyor mu? En sıradan şey bile derinlik kazanmıyor mu? En sıradan an'dan bile yaşam dersleri açılmıyor mu önümüze?
Yaşamı dolu dolu yaşamak için, daha uygun bir an'ı beklemek niye? Şu an'ın nesi var ya da nesi yok? Tam şu an. Her ne getirdi ise. Ve tek bir an. An'ı dolu dolu yaşamayı da gözde büyütmenin alemi yok. Basit. Sade. Doğal. Tam şu an.
Ve Füsun'un dediği gibi, belki dikkatimizi an'a odakladıkça, farkındalık hücrelere işler, idrak gerçekleşir.
Bugün sıradan bir şeye tüm dikkatimizi verelim, derinliğini hissedelim ve hatta keşfettiklerimizi birisiyle paylaşalım. Çoğu sıradan an'lardan oluşan yaşamımızı dolu dolu yaşayalım, derin ve anlamlı yaşayalım. Yepyeni gözlerle bakalım. Merakla, keşif duygusuyla. Ne dersiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder